IWW İSTANBUL

KOPUŞU YARATMAK

Önce küçük bir tartışma ve analizi.

Bu sol içinde tanınmış bir akademisyenin tweeti:

foti benlisoy ‏@fotibenlisoy Oct 11 birçok arkadaşımız “toplumun yarısının katliama onay verdiği” gibi yorumlar yapıyor… Böyle bir sonuca nasıl varılıyor gerçekten meçhul…

Ona verilen cevapsa toplumun gerçek halini bu arkadaşa anlatmaya çabalıyor:

solange @hepkahir Oct 11 @fotibenlisoy siz fazla izole yaşıyor olmayasınız? orası da meçhul.

Ardından akademisyen arkadaşın “Şimdi karamsarlık değil, yalanın, cinayetin, zorbanın üzerine dosdoğru yürüme zamanıdır.” şeklinde biten yazısı ve önerisi geliyor.

Neo-troçkistlerde adettendir. Asıl problem es geçilir ve politik olarak ulaşılabilir olan, gerçek çözüm olmasa bile öne sürülür. Tabi diyaframdan gelen heyecanlı bir sesle. Foti Benlisoy’dan DİP’e, Demir Küçükaydın’dan DSİP’e tüm bu çevrelerde aynı deseni görebilirsiniz.

Söz konusu olan karamsarlık değil, durumun karanlık olması. Dün akşam Konya’da oynanan maçta da bu durum açıkça ortaya çıktı. AKP karşıtı blok fikri yalnızca Kılıçdaroğlu’na ait değildi. Gezi’ye sempatiyle bakan, içinde şöyle böyle yer almış ama neyin ne olduğunu kavramamış, faşizmi bilmeyen, politik olarak olgunlaşmamış belki yüzbinlerce genç insan da bunu düşünmüştü. Ama yalnızca onlar değil. Politik olarak “olgun” bir çok kişi ve çevre Gezi hareketinin sönümlendiğini zamanında göremediği gibi, ardından gelen şövenist dalgayı da algılayamadı. Sonuç HDP binalarının yakılıp yıkılması, linç girişimleri, mahallelere saldırılar oldu. Yani demokrasi ve özgürlük isteyenlerin karşısında yalnızca AKP’ci kitle yok. Dev gibi bir şövenizm var. AKP, MHP ve az da olsa CHP’ye oy veren ulusalcılar. 8 Haziran günü işyerleri çalışması yapan herkes bunu deneyimledi. Yalnızca kendi dar çevrelerinde izole olmuşlar bu duruma şaşırmış olsa gerek.

Hala bir mitingle politik havanın değişeceğini sanmak kadar saçma az fikir vardır. Eğer işler bıçak sırtı olsaydı, bu tür bir öneri gerçekten de yerinde bir öneri olurdu. Konya’da olanları “faşist bir provakasyon”, durumu olduğu gibi kavramaya çalışanların davranışlarını da “karamsarlık” olarak simgeleştirirseniz durumu bıçak sırtı gibi analiz edebilirsiniz. Ama gerçekler durmadan açığa çıkar. Bugün Konya’da, yarın başka bir yerde.

Gerçekse her seferinde kafamıza kafamıza vuruyor: Türkiye’nin çoğunluğu ideolojik olsa bile şövenisttir! Bu bu kadar basit. Bunu artık hazmetmek gerek. Çünkü asıl oyalanma bu noktada çakılıp kalmaktan kaynaklanıyor. Bu yalın gerçeği kabul etmediğiniz her an, bir gösteriyle, sağa sola #Erdoganİstifa yazarak durumun lehimize değişeceğini düşünmeye devam ediyorsunuz demektir.

CRR0r91WUAArhoj

HDP’nin parlamenter seçim hesaplarında sınırları

Bir an için sınıf mücadelesi düşüncesini askıya alalım ve tamamen parlamenter seçim hesaplarıyla düşünelim. AKP’ye oy veren Kürtleri kazandıktan sonra HDP’nin sınırı bellidir: CHP’nin sol kanadı. Ne MHP’den ne AKP’ye oy veren kasabalılardan HDP’ye oy gelmez, gelemez. Peki o halde toplumu sola döndürecek itki nereden gelecek? CHP’nin sol kanadının HDP’ye yönelmesi toplumsal havayı nasıl etkiler? Bu durumda mesela merkez seçmen giderek sola kayar mı?

Çok bariz ki bu kendi başına imkansızdır. Toplumu sola itecek Gezi türevi bir kalkışma ya da askıya aldığımız o olasılık dışında. AKP %35-40 oyunu tutmaya devam eder ve eğer yeterince bastırılmazsa AKP-MHP koalisyonuna geri düşeriz. Yok emperyal odaklardan büyük burjuvaziye her güç odağı bastırırsa AKP-CHP koalisyonu olabilir.

İşte parlamenter seçim hesaplarında HDP’nin sınırı budur. Bir süre için, belki bir iki hafta için nefes aldırır, o kadar.

9706551

Kopuşu Yaratmak

IWW Istanbul sitesinde bir çok kez yazdık.

Kısaca, her kim egemen fikirlere inanıyorsa, ancak o egemen fikirleri yayanlarla, o fikirleri sahiplenenlerle, o fikirleri uygulayanlarla karşı karşıya geldiğinde fikirlerinden vazgeçer. Bu durum ortadan kalktığı anda da egemen olan fikre geri dönüş gerçekleşir.

Çalışan sınıf söz konusu olduğunda Söz ile Eylem arasında katedilen yolun çok daha kompleks olduğunu ve irademizi nasıl kullanmamız gerektiğini tartışmamız gerekiyor. Söz ile Eylem arasındaki köprünün Örgütlenme, organize olma olduğunu iyi biliyoruz artık.

Bu karşı karşıya gelişin, kapitalizmin var edildiği yerlerde, yani fabrikalarda, ofislerde, madenlerde, atölyelerde, mağazalarda, çalışan sınıfın kendi öz eylemiyle, öz örgütlenmesiyle yaratılması dışında bir çaremiz yok.

1 Kasım’dan sonra bu kabus bitmeyecek. Şu anda dahi, yaşadığımız hukuki hükümet boşluğu, cebri hükümet doluluğu, olası bir çok senaryoya doğru yönlenebilir durumda. Darbeye ya da faşist kalkışmalara dahi evrilebilir bir politik ortamın içinde yaşıyoruz. Bu ortamı lehimize düzeltecek tek şey, vakit kaybetmeden, üst politik manevralarla, kendinden menkul eylem çeşitleriyle oyalanmadan işçi sınıfı içinde her mevziye yığınak yapmak. Tüm sosyalistler, anarşistler, muhalifler, özgürlükçüler derhal bu mevzilere el atmalıdır.

Pratik olarak bu şu demek: Çalışıyorsanız hemen vakit kaybetmeden çalıştığınız işyerinde şövenist olmayan, AKP’ye ve şirket politikalarına muhalif herkesi bir araya toplayın. Ve içinde olduğumuz kriz şartlarından Türkiye’nin durumuna kadar ortak fikirlerinizi yaymak için kimlerle konuşacağınızın listesini yapın ve işyerinizde ortamı değiştirmeye başlayın. HDP’li olanlar HDP propagandası yapsınlar, CHP’liler CHP. Hiç önemli değil. Önemli olan fabrikanızda, atölyenizde, madeninizde, ofisinizde örgütlenmeye, kopuşu yaratmaya başlamanız.

Çalışmıyorsanız ya da başka bir sınıfa mensupsanız ama politik ortamı düzeltecek biricik gücün şu anda mayalanmakta olan çalışan sınıf olduğunu düşünüyorsanız, kendinize yakın bulduğunuz sendikaya gidin ve ne tür destek verebilecekseniz verin. Bildiri dağıtmaktan, çalışanlar arası ev gezmelerine kadar herşeyi yapabilirsiniz.

Ortam olağanüstü politik. Çalışanlar inanılmaz bir şekilde politikayla ilgileniyorlar. Yalnızca seçim yüzünden de değil üstelik. AKP kendi eliyle ortamı bu hale getirdi. Çalışan sınıfı sol politik fikirlerle donatmak, harekete geçirmek, 1 Kasım ertesi tüm olasılıklara hazır olmak için bundan daha iyi bir ortam olabilir mi?

Artık bütün gücümüzü çalışan sınıflara yöneltmeliyiz!

Olanaksız mı? İşyerlerinde politika yapılamaz mı? Buyrun bizim yaptıklarımıza bir göz atın:

http://iwwist.org/archives/438/isyerlerinde-politika/

http://iwwist.org/archives/427/nasil-bir-orgutlenme/

http://iwwist.org/archives/396/isyerinde-hareket-taktikleri/

http://iwwist.org/archives/368/calisan-milyonlari-akpden-kurtarmak/

http://iwwist.org/archives/336/plazalar-kalkan-fabrika-bacalari-sungu-baretler-migfer/

http://iwwist.org/archives/231/deneyimler-isyeri-birligi-nasil-kurulur/

• 14/10/2015


Previous Post

Next Post

Leave a Reply