IWW İSTANBUL

DENEYİMLER: İŞYERİ BİRLİĞİ NASIL KURULUR?

7157684Bir işyerinde kendi deneyimlerimizi özetleyelim istedik. Çünkü insanlara yaptıklarımızı anlattığımızda, bazılarından neden bu yaptıklarımızın kendi işyerlerinde yapılamayacağına ilişkin bahaneler dinliyoruz. (1) 

Yayılma ve bilgi paylaşımı
Öncelikle biz kendi işyerlerimizde yöneticilere muhalif ve hiç bir şekilde hiç bir müdürün direktörün giremeyeceği bir mail grubu yarattık. Buradaki her şey anonim. Adlar gerçek değil. Burada istediğimiz herşeyi tartışıyoruz. Ama bu mail grubunu işyerinde kesinlikle açmıyoruz. Teknoloji bu. Belki de kullandığımız bilgisayarları denetliyorlardır. Bu sebeple herkes ya artık giderek ucuzlayan bir akıllı telefonla bakıyor ya da işyeri dışından bağlanıyor.Bu mail grubuyla birlikte, piyasadaki programları kullanarak her aklımıza geleni not alabileceğimiz bir veribankası kullandık. Bu programlarla işyerinin fiziki haritasını çıkardık. Burası çok önemli. Bu harita, nerelerde kamera yok, nereler güvenli, müdürler nerede toplanır, nerelerde konuşabiliriz, iş çıkışı ya da öğle tatilinde hangi çaycıya gideriz, türü bilgileri tutuyor. Bu veri bankasında ayrıca, eski grevlere ait bilgiler, toplantı notlarımız, bizim paralarımızla satın alınan ve beş kuruşa değmeyecek masrafların fotoğrafları, ortak okuduğumuz kitapların özetleri ve kendi iş alanımıza ilişkin detaylar da var.

 
Bunların yanında bir facebook grubu da kurduk. Bu grup gizli. Dolayısıyla biri bilgisayarlara girmezse bu grubu izleyemez. Bu grupta günün ani değişen olaylarını, yalanları, İK’nın saçmalıklarını tartışıyoruz. Bir arkadaşımız aklına gelenleri yazmak ve tartışmaları yönlendirmek için gönüllü oldu. Onun sayesinde, bir çok konudan haberdar olabiliyoruz.Düzenli olmasa da toplantılar yapmaya uğraşıyoruz. Ama toplantıları özellikle işyeri sorunları üzerine yoğunlaştırıyoruz. İşyeri sorunlarının tartışılmadığı işyerleri birliklerinin sonunda solcu ağlama duvarlarına döneceği ya da bir tür toplu terapi merkezi olacağı malum. Sol camiada bu terapi merkezlerinden çok var. Gayet ilgi de görüyorlar. Ama çözüm sağlayamadıkları için her girişimleri daha da büyük moral bozukluğuyla çöküyor. Bizim avantajımız, çözüm sağlayacak metodlarımızın olması. “Doğrudan Eylem” fikri gibi. Neyse, yakında ara verdiğimiz diğer etkinliklerimizi, özellikle de işyerleri çalışmaları için gerekli düşünsel altyapıyı sağlamak üzere panel türü tek konuya odaklanmış toplantılara, film gösterimlerine tekrar başlayacağız.

Pratikte…
Pratikte yönetime karşı yaptıklarımıza gelince; ilk olarak küçük işlerle başladık. Bireysel karşı duruşları ortaklaştırmak için yönetime muhalif ve patron/müdür karşıtı insanlarla konuşuyoruz. Onları ortak sözlerimize çekmeye çabalıyoruz. İş bulanın çekip gittiği ve çalışanların bir bölümünün “contractor” olduğu bir ortamda bu çok zor. Ama adım adım muhalefeti örüyoruz. Özellikle şirketin ya da patronların saçma kararlarında doğruları açıkça söylemek üzerine anlaştığımızdan beridir, herkes kendi dilince durumunu anlatıyor.

Sömürüyü arttırmaya çalışan müdürleri tek tek belirledik. Yaptıkları her hareket, konuştukları her kişi gözetimimizde. Etraflarına saçtıkları zehiri, kullandıkları kavramları tek tek ele alıyoruz ve antidotunu üretiyoruz. Neden çok çalışmak gerektiğini mi anlattılar? Çevremizdekilere hemen bunun neden patrona yalakalık olduğunu anlatıyoruz. Nasıl yönetmek gerektiğine ilişkin bir toplantıda konuştular mı? Hemen o şekilde neden yönetilemeyeceğimizi anlatıyoruz. Böylelikle yavaş yavaş “yönetmelerine” engel oluyoruz. Her seferinde giderek ve giderek kullandıkları fikirlerin biz çalışanlar üzerinde etkisiz kaldığını görüyorlar. (2)

Politik gündem yakıcı. AKP’li iş arkadaşlarımızla bu gündemler üzerinden bazen ağız dalaşı bazen şakalaşmalarla ilişki kuruyoruz. Bizim nasıl düşündüğümüzü bilmeliler. Dönüşmeliler. Ama yalnızca AKP karşıtı olmaları yetmez. Kendi çevrelerinde, cemaatlerinde iş yaşamından öğrendiklerini de anlatmalılar. AKP’nin nasıl sömürdüğünü, şirketlerin AKP’ye özenip nasıl sömürüyü katmerlediğini de anlatmalılar.

AKP’nin Kıdem Tazminatı’nı kaldırma işini gündemde tuttuğu sıralarda, işyerinin çoğunluğuna bilgillendirme çalışması yaptık. Gelen cevapları tartıştık ve bunlara karşı neler deneceğini ortaklaştırıp yeniden o arkadaşlarımızla konuştuk. Fena sayılamayacak bir çalışma oldu. (3)

Gelecekte ne yapacağız?

Şimdi önümüzde fazla mesai problemi var. Bu problemi bireysel patlamalarla çözmek yerine, kapitalist hiyerarşiyi hedef alarak toplu bir şekilde çözmek için kolları sıvadık. Önce bireysel olarak, ardından toplantılarda bu sorunu gündeme getirmeye başlayacağız. AKP’nin bariz seçimlerden önce çalışanlara şirin görünmek için yaptığı banka çalışanlarının fazla mesailerinin parasının ödenmesi hikayesini yayıyoruz. Müdürlerde korku yaratma, çalışanlarda kendine güveni geri getirmek için elimizden geleni yapacağız.

Performans görüşmeleri için ortak sözler bulmaya çalışıyoruz. Bu ay bu görüşmeler bitecek. Zam oranları belirlenecek. Eğer ortak dertlerimizi ortak sözlerle iletirsek, çözmedikleri zaman ortak olarak hesap sorabileceğiz. (4)

Yaklaşan seçimleri AKP karşıtı bir seçim çalışmasına dönüştüreceğiz. Kimin kime oy vereceğiyle ilgilenmiyoruz. Önemli olan bu yönetim şeklinin bizim düşmanımız olduğunun iyice anlaşılması. Dolayısıyla şuna oy verin, buna vermeyin diye ortak bir sözümüz yok. Ama AKP’ye oy veren arkadaşlarımıza “AKP’ye vermeyin de kime verirseniz verin” diyeceğiz.

Genel Grev fikrini işyerinde yaymaya uğraşacağız. Çünkü eğer Kıdem Tazminatı gibi bir konuda sendikalar greve gitselerdi, biz bu halde işyerimizde greve gidemezdik. Öncelikle işyerimizdeki çalışanların çoğunun bir politik greve gidebilmesi için ikna edilmeleri gerekiyor. Bu da yumurta kapıya dayandığında yapılabilecek bir şey değil.

Belli konularda taviz alabilmek, kazanım elde edebilmek için “iş yavaşlatma”yı gündemimize alabileceğimizi konuşmaya başladık. Tabi tüm bunlar için alt yapıyı özenle hazırlamamız gerekiyor. Yoksa kapının önüne ilk konulan olabiliriz. Bu kadar çabamız da heba olur.

1 ) “Sorun yalnızca sendikacılarda değil hiç kuşkusuz. Ateşli bir şekilde bu sınıf mücadelesinde yer almak isteyen arkadaşlarımızda da benzer problemler mevcut. Bazen bu arkadaşlarımızla konuşurken, şu sözleri duyuyoruz: Anlattıklarınız güzel ama Türkiye gerçeklerine aykırı. Neden aykırı olduğu konusunda doğal olarak herkes ayrı fikirde: Kimine göre Türkiye çoğunlukla bir KOBİ ülkesi, dolayısıyla işyerleri içinde birlikler kurma burada çok zor. Kimilerine göreyse, bu ülkede işverenle ya da müdürle çalışanın karşı karşıya gelmesi imkansız, çünkü mesela Avrupa’dan çok daha sıcakkanlı insanlarız, dolayısıyla bu karşı karşıya gelme ortaya çıkmadan önce hemşericilik, nankörlük etmeme kaygısı, koyun gibi olma vs. öne çıkıyor ve sınıfsal karşı karşıya geliş var olamıyor. İŞYERLERİ BİRLİKLERİNE DOĞRU

2 ) Müdürleri nasıl biliriz?

3 ) #DİRENİŞÇİ KAMPANYASINI İŞYERLERİNE NASIL YAYARIZ?

4 ) Performans görüsmelerine dogru

IWW Istanbul • 01/12/2013


Previous Post

Next Post

Leave a Reply