IWW İSTANBUL

ÇALIŞAN MİLYONLARI AKP’DEN KURTARMAK

8187157

AKP nerede duruyor?

AKP, kendi milyonlarca oyunu çalışan sınıfın en yoksul, en örgütsüz, en gelenekçi, en yeni şehirli olmuş kesimlerinden alıyor. Onları beş para etmez şovuna boğuyor. Televizyonda Acun neyse, politik arenada da Tayyip o. Onları, dışarıdan bakan birisine kolaylıkla aptalca gelecek düşünce kırıntılarıyla, ön yargılarıyla, simgeleriyle üç kağıt mağduru yapıyor, onların gururunu okşuyor, onlara hiçliklerini unutturacak dedeler, atalar, cedler sunuyor. Onları “ülkenin gerçek sahipleri” olarak onore ederek, büyüsü altında bilerek isteyerek kalmalarını sağlıyor. Formüle edersek, AKP’ye oy veren çalışanlar, gündelik hayatlarındaki ezilmişliklerini gurur duyacakları bir söylemle telafi etme peşindeler. Ama bu düşünüş az buçuk gerçek bir varoluşla yanyana gelmezse çöküp gider. Çünkü bunlardan etkilenenlerin aklındakilerin altını azıcık kazırsanız, ekonomik istikrarsızlıktan korkuyu görüverirsiniz. Bu sebeple zenginlerin ekonomik istikrar dedikleri şey, devam etmeli. Her ne pahasına olursa olsun.  1Burada AKP’nin egemen fikirlerinin, aynı zamanda Türkiye’yi on yıllarca kan denizinde boğan sağcı ya da solcu, devletçi ya da liberal, kamucu ya da piyasacı bütün iktidarların ektikleri tohumların biçilmesi olduğunu görmemek aptallık olur. Tayyip, hepsinin kullandığı tüm demagoji metodlarını kendi modernize edilmiş söylemiyle birleştirmeyi mükemmel beceriyor. İstediği an 1923-2023 demagojisine, istediği an Osmanlı torunu zırvalarına, istediği an sünni islamcı masallara, istediği an en korkunç ırkçılığa çark edebiliyor. Tayyip bunları yalnızca taktik olarak yapmıyor. O tamamen bu önyargılarla, bu düşünceyi sakatlayan aforizmalarla “düşünüyor”. Halk içinde bu kadar muteber olmasının nedeni, bu kadar tutmasının nedeni, “halk” adı verilen, yaptıkları işleri, bu hayattaki rolleri güya eşitlenmiş amorf kitlenin aynı ön yargılara, aynı aforizmalara sahip oluşu.2

Kopuş ihtimali

Ne türden olursa olsun bir sağcı topluma baktığında yabancı işgalciler, ajanlar ve onlarla işbirliği yapanlarca çürütülmüş bir toplum görürken, bir solcu zaten birçok çelişki tarafından yarılmış bir toplum görür. AKP, gerçekte sağın bu öz düşüncesini günümüz modern komplo teorileri masallarıyla birleştiriyor. Bu komplo teorilerine hala bir çok sol düşünceli insanın da sahip olduğunu da unutmamak gerek. Ve Lacan’dan apartırsak, komploların varolması, sizin paranoyak ya da gerçekte bir sağcı olmadığınız anlamına da gelmez. Gerçek bir kral, kendini kral sanan bir deli kadar delidir.AKP’ye oy vermiş milyonlarca çalışan, ancak kendi çıkarlarıyla, kendi hayalleriyle, kendi dünya kurgularıyla AKP arasında bir karşıtlık oluşunca AKP’den kopar. Bunun başka yolu yok. “Uyanın!” demek yetmez, “Kandırılıyorsunuz!” demek yetmez, “Çelişkilisin!” demek yetmez. Bunların hepsinin tekil tekil önemi vardır tabi ki. Bir kişiyi ikna etsek, bir kişi bir kişidir. Ama milyonlara geri döndüğümüzde bunlar yalnızca ana mekanizmanın yardımcısı olabilirler. 
             

8668447_orig

Esnaf kafası

Polis tarafından dövülen birilerini görünce oh olsun diyen esnaf, ancak polis tarafından dövülünce gerçekleri anlar. Çünkü polis ona hep onun koruyucusu gibi anlatılmıştır. İlk şok ve ertesi geçtikten sonra ise tüm eski fikirler geri gelir. 3

Kürtler öldürülürken oh olsun diyen ulusalcı ancak Gezi parkında biraz da olsa benzer muamelerle karşılaşınca Kürtlerin halini anlar. Çünkü devleti, okulu, babası ona hep “Bölücüler” masalını anlatmıştır. 4 Daha sonra bu anlayış hafifçe iz bırakarak ortadan kalkar.İnsanlar iş bulamazken “Okusalarmış!” diyen beyaz yakalı ancak işsiz kaldığında işsizliğin ne olduğunu anlar. Çünkü babası, hocası, üniversitesi ona hep eğitim almakla ne kadar üstün olacağını anlatıp durmuştur. 5 Yeniden iş bulunca, o eski hiyerarşik düşünüş geri gelir usulca.Kısaca, her kim egemen fikirlere inanıyorsa, ancak o egemen fikirleri yayanlarla, o fikirleri sahiplenenlerle, o fikirleri uygulayanlarla karşı karşıya geldiğinde fikirlerinden vaz geçer. Bu durum ortadan kalktığı anda da egemen olan fikre geri dönüş gerçekleşir. Bu kitlelerin “dönekliği” değildir. Egemen fikirlerin yayılma şeklinin çokluğu ve insanın kendini kandırma kapasitesinin muhteşem bir tezahürüdür.Soma katliamından sonra Soma’daki o ani tepki yalnızca öfkeyle açıklanamaz. Zaten bir anlık öfke bahanesi hep gerçeklerden bir kaçıştır. Gerçek neden, ölümlerden ızdırap duyan insanların acılarına karşılık devletin, şirketin bekaasını öne çıkaran Tayyip’le kopan bağlarıdır. Ulusalcı birçoklarının, devamı gelmese de Gezi sırasında Kürtlere karşı düşüncelerinin değişimi “yan yana gelip savaşmak”la açıklanamaz. Ortak deneyimleriyle, ortak düşmanla açıklanabilir. 

Karşı karşıya geliş?
İyi de, bu tip bir karşı karşıya gelişler ne zaman olur? Ekonomik kriz? İstanbul depremi? Bir işyeri faciası daha?AKP’nin ülkeyi tüketen ve karanlıktan ibaret bir kısır döngüye hapsettiğinin görülebilmesi için felaketler mi gerek? Ne olursa olsun acıyı bizler çekiyoruz. Zenginler günlerini gün etmeye devam ediyorlar. O durumda ya da bu durumda.Bu sebeple bu karşı karşıya gelişi “inşa etmemiz” gerekiyor. Yalnızca AKP’nin çanına ot tıkamak için değil, kapitalizmin kendisini yok edebilmek için de.Nereye varmak istediğimizi anlamışsınızdır. Saf sokak gösterileriyle, üç beş kişinin uyacağı boykot kampanyalarıyla, dışarıdan destek gösterileriyle bu inşa başarılamaz.

Zamanının anarko sendikalistleri, çalışan sınıfları esir alan reformizmin anlattıklarına karşı, bir genel grevin sınıfsal karşı karşıya gelişi hızlandıracağını ve ideolojik ve kültürel olarak egemen sınıftan kopmanın buradan başlayacağını iddia ediyorlardı. 6 Benzer şekilde sol sosyal demokrat kesimler de reformizmin etkisinin kırılmasının çaresinin “Kitle Grevi”nde olduğunu düşünüyorlardı. 7 Şimdi tüm bu deneyimleri artık iyi bilen bizler, bu işlerin o kadar kolay olmadığını çok ama çok iyi biliyoruz.

Çalışan sınıf söz konusu olduğunda Söz ile Eylem arasında katedilen yolun çok daha kompleks olduğunu ve irademizi nasıl kullanmamız gerektiğini tartışmamız gerekiyor. Söz ile Eylem arasındaki köprünün Örgütlenme, organize olma olduğunu iyi biliyoruz artık. 8

Bu karşı karşıya gelişin, kapitalizmin var edildiği yerlerde, yani fabrikalarda, ofislerde, madenlerde, atölyelerde, mağazalarda, çalışan sınıfın kendi öz eylemiyle, öz örgütlenmesiyle yaratılması dışında bir çaremiz yok. Bu sebeple tüm dostlarımızın güçlerini, enerjilerini, zamanlarını işyerleri birliklerine vakfetmelerini arzuluyoruz. 9

8720790

Nietzsche’nin Sosyal Demokratı

Başkalarına yardım etmek iyidir. Bunu politik bir amaç için yapmak çok daha iyidir. Bunu çalışan sınıfın politik amaçları için yapmak çok çok çok daha iyidir. Yeter ki, “yardım etmek”, kendi yapmadıklarımızı saklama gerekçesi olmasın. Yeter ki, kendi işyerinde mücadele birlikleri, ağları kurmak yerine, kapitalist hiyerarşide konum elde etmek için yanındaki arkadaşını ezenlerin “ruhunu kurtaramasın”. Yeter ki, asıl yapılması gereken işin, önünde kendini kandırma aracı olarak konulmasın. Yeter ki, Nietzsche’nin zehirli örümcekleri gibi ağlarını örerek çalışan sınıfların kendilerine gelmelerini bekleyen “merkezi unsurların”, bin bir türden düşük düzeyli pragmatistin kendini var etme yolu olmasın… 

Notlar:1) SEÇİMLERDEN SONRA: SÖZ, EYLEM, ÖRGÜTLENMETayyip bugüne kadar ezilenlerin sesiymiş gibi sağa sola sataştı durdu. Hep bir düşman yarattı ve o düşmanla kapıştı. Bizim ulusalcılarımız da ülkeyi bölüyor, kamplaştırıyor diyerek buna ah vah etti. Göremedikleri şey, o kamplaştırmanın ülkenin en ezilen kesimlerinin ön yargılarının, aşağılanmışlıklarının kullanılmasına yönelik olduğuydu. İsrail’e “One minute”, o ezilenlerin guruna yönelik bir hareketti. Hem İsrail’e laf geçirerek islamcı duyguları okşadı, hem aşağılık komplekslerimizi bir nebze gidermiş oldu. Tayyip, Koç’a göz dağı verince, bir iki ihaleyi vermeyince bir anda zenginlere, elitlere düşman “oluverdi”. Ağzından düşürmediği üç ana terim hep şunlar oldu: “İkinci sınıf muamelesi”, “Elitler” ve “Ayrımcılık”…Ama seçimden önce de yazmıştık, bu “duygudaşlık” histerisinin altında, istikrarsızlık korkusu ve AKP’nin bugüne kadarki performansınden memnun milyonlar var. Hiç kimse yalnızca yalandan pohpohlanıyor diye tutup bir demagoga oy vermez. Bunun yanında o ana kadar hayatını idame etme yollarının bir şekilde açık olması da gerekir.

2 ) Bu durum, Spartalıların Atina demokrasisinden nefret etmelerinin ana nedenlerinden biridir. Bu aynı zamanda Türkiye’deki bazı çevrelerin -doğrudan çıkarlarını bir anlık askıya alırsak- demokrasiye şüpheyle yaklaşmalarının da ana nedenidir: Bir demagog çıkıp, en alttakilerin en basit duygularını kullanarak kendi çıkarlarını, kendi grubunun çıkarlarını iktidar yapabilir. Dinin uyardığı duyguları kullanabilir, ezilmişliği kullanabilir, sevgiyi, nefreti, vicdanı, vicdansızlığı gelişmemiş her duygusal tepkiyi kullanabilir. Bu durumda Sparta’nın Atina’ya eleştirisini haklı mı bulacağız? Kimileri bunu yapıyor. Seçimlerden sonra o meşhum darbe şakşakçılığının AKP karşıtı çalışanlarda tekrar yüzeye çıktığını görüyoruz.Bizim yöntemimiz bu eleştiriyi ilerletip, asıl problemin, zaten eleştiride de, demokraside de bahsedilmeyen, üstü örtülen o asıl problemi -yani köleliğin varlığını- imlediğini göstermek. Bizim durumumuzda, adı anılmayan, üstü örtülen şey, çalışan sınıfların kendi örgütlenmeleri olmaması, her zaman şu ya da bu partiye, şu ya da bu düşünüşe tabi olmaları. Yani, kadim değimle kendinde sınıftan kendisi için sınıfa ilerleyememeleri. Günümüzdeki doğru formülasyonlaysa, “arı varlık”la “kendinde şey” arasında bir aşkınlığın olduğu, aşılması gereken bir boşluğun bulunduğu.
8 ) Üstelik bu örgütlenmenin hiç de eski burjuva devrimci metodların emrettiği gibi sınıfsal kimliklerinden sıyrılmış “profesyonellerin” yanyana gelişiyle oluşturulamayacağını da iyi biliyoruz. Artık “parti” geçmişten çok daha derinde çalışması gereken bir organizasyon örneği.
9 ) Bu egemen sınıfla bağı koparma formülünün, AKP’nin Kürt sorununu çözme hayallerinin tek gerçek alternatifi olduğu görülmüyor mu acep? Batı’daki çalışan kitleleri, egemen sınıfın sözlerinden kurtarmadan bir “barış” mümkün mü? Yoksa ödenmemiş milyonlarca bedel, hesap, sorun bırakarak “Ben bu işi çözdüm” dayatması daha mı akli?
 

IWW Istanbul • 03/06/2014


Previous Post

Next Post

Leave a Reply