IWW İSTANBUL

NASIL BİR ÖRGÜTLENME?

5465793Örgütlenme dendiğinde solcu, devrimci, muhalif insanların çoğunluğunun aklına ya sendikalı olmak ya da devrimci bir partiye/organizasyona katılmak gelir. Bu durum da çoğunlukla “ekonomik” mücadeleler için sendika, “politik” mücadele için politik örgütlenmeler, partiler olarak şematize edilir. Bu çoğunluğa girmeyen azınlık, eski devrimci deneyimlerden de yola çıkarak bunların yanına bir de işçi konseylerini/sovyetleri ekler. Ama o tip örgütlenmeler daha ufukta görünmediği için pek de önem verilmez. Verenlerse, sanki bugün, şimdi bu tip örgütlenmeler icat edilebilir, yaratılabilir, yaşatılabilirmiş gibi davranırlar, kısacası bu tip örgütlenmeleri yalnızca vaaz ederler.

Oysa ihmal edilen bir örgütlenme biçimi daha vardır: Amaçlarını ekonomik ya da politik diye ayırmayan çalışan sınıfın öz örgütlenmeleri: İşyeri Birlikleri.

Kimileri buna “devrimci sendikacılık” diyerek bildikleri şemada benzettikleri yere koyarak tepki verirler. Oysa “devrimci sendika”larımızdan bol bol vardır. DİSK’i vardır, yeni yeni ortaya çıkan türlü türlü sol grupların yaratmaya çalıştıkları sendikalar vardır, eylem platformlarımız vardır, dayanışma ağlarımız vardır, vardır da vardır. Bunlardan bir tane daha yaratıp, zaten paramparça olmuş devrimci muhalefeti daha da parçalamaya gerek yok.

Kimileri de bunun bir politik örgütlenme olduğunu düşünür. Tabi ki bu yeni örgütlenmeler istisnasız her zaman reformisttir, ekonomisttir, iradecidir ya da oportünisttir. Saçma sapan küfürler, alakasız tarifler gırla.

Reformizm komik bir söz. Ortada reformist olan kimse kalmadı. Yani, sınıfın çıkarına gelen reformlar yoluyla kapitalizmi ıslah etmek isteyen. Bir tane allahın kulu yoktur ki bu çocuksu fikre sahip olsun. Bizim cenahta ya kapitalizmi daha insancıl yapmaya çalışanlar var ya da devrimciler. Devrimci geçinenlerin çoğunun aslında yalnızca bir politik devrim istediklerini, kendine solcu diyen bir iktidara tav olacaklarını, ancak kendilerine gereken önem verilmezse bu sol iktidara karşı “devrimci” tavır takınacaklarını başka ülkelerdeki deneyimlerden biliyoruz. Brezilya’daki iktidara verilen tepkilerden tutun, Küba’daki, Bolivya ya da Venezuella’daki popülizme övgülere kadar herşey bunu gösteriyor.

8041647

Bir çok devrimci muhalif için işyerlerinde örgütlenmek demek, az biraz ekonomizm demektir. “Öyle ya, eğer işyerinde muhalifseniz, örgütleniyorsanız ya sendika kurmaya çalışıyorsunuzdur, ya da sendika kuracak gibi yapıp adam kafalamaya çalışıyorsunuzdur. Sendikayı da kurmanızın nedeni tabi ki ekonomik kazanımlardır. Hiç başka türlü bir örgütlenme yapılabilir mi? Değil mi ama?”

Ekonomizm deyince, kendimizi işçi hareketi içindeki ekonomik indirgemecilikle sınırlıyoruz. Yoksa, bu işin burjuva iktisadından psikolojiye kadar bir çok çeşidi var. Biz şu an için yalnızca Lenin’lerin zamanında mücadele ettikleri ekonomizm fikrini ele alalım. Günümüzde işyerleri örgütlenmelerine karşı çıkmanın, ya da önemsememenin altında, zamanında ekonomizmi doğuran mekanizmalarla aynı mekanizmalar var ve bunu göstermek çok basit.

Ekonomizmin tarihteki anlamı açık: Politik olan sorunlara olabildiğince “teğet geçerek”, yalnızca basit ücret mücadelesiyle, hadi bilemedin yasaları genişletme amaçlı siyasi kazanımlarla kendini sınırlamak. Devrimi hedeflemeden, kazanımları öne çıkarmak. Bu düşünüş şeklinin arkasında yatan fikir ister politik olan fikirlere güvensizlik olsun, ister karşıdaki düşmanın büyüklüğünden korku olsun, ekonomizmin sorunu problemleri ve çözüm yollarını doğru ortaya koyamamaktır.

Örneğin, devasa bir devlet mekanizması olan Çarlık, tüm bir ülkenin ekonomik, sosyal ve politik gelişimini engellerken kendini ekonomik kazanımlarla sınırlamak kadar sorunu ıskalayan başka bir anlayış olamaz. Ya da 1800’lerin sonlarındaki ABD’deki gibi siyahları üye yapmayan, kaderlerini onları grev kırıcı olarak kullanan patronların ellerine bırakan sendika müsfettelerinin devrimci amaçlarla yola çıkabileceğini sanmak saçmalıktır. Tıpkı, 21. yüzyılın başında Türkiye’de, Kürt sorununa temas etmeden, temas etse bile fiziki olmayan “destek” noktasıyla kendini sınırlayan bir anlayışın işçi sınıfı devrimcisi olamayacağı gibi.

İşyeri birlikleri düşüncesinin bu tip ekonomist örgütlenmelerden olmadığı çok açık. İsteyendazayn.org‘daki yazılara göz atabilir.

İradecilik konusunda söylenecek çok bir şey yok. Tarihi sınıf savaşımlarının tarihi değil, sınıflar adına hareket eden partilerin/örgütlerin/liderlerin/merkez komitelerin kendi aralarındaki bir tür “Clash of the Titans”ı olarak hayal edenlerin, bizim yapmaya çalıştığımız şeyi iradecilik olarak görecekleri çok bariz. Biz tüm çalışanların, çalışma şekillerinden, yaşamlarını idare etme biçimlerine kadar herşeylerini değiştirmelerini ve bugünden, devrimi beklemeden kapitalizme baş kaldırmalarını istiyoruz. Bunun için çabalıyoruz. Bunu laf olsun diye söylemiyoruz. Gerçekten, şu anda, şimdiden bu işe başlamaları gerektiğini düşünüyoruz. Ve bunun için işyerleri birliklerinin gerekli olduğunu da. Oysa bu, tarihin akışına ters bir örgütlenme biçimi değil. Yani mesela 21.yy’da milattan önce 70’li yılların köle ayaklanmaları sırasındaki örgütlenme modelini savunmuyoruz. O modellerden alınacak bir hayli ders olsa da…

9833203Var olduğumuz işyerlerinde nasıl bir örgütlenme yarattığımız, nasıl bir örgütlenmeye gitmek istediğimiz hemen hemen anlaşılmıştır. Eğer özgürlük zorunluluğun bilincine varmaksa, özgür olabilmek için örgütlenmek zorundayız. Bu da soyut ya da gelecekteki kutlu şanlı bir güne referans veren bir örgütlenme şekli olamaz. Bugün, işyerlerinde kapitalist hiyerarşiyi yıkmayı hedefleyen, usta başları/müdürler sultasına baş kaldıran, patronların/CEO’ların/genel müdürlerin gereksizliğini gösteren, reaktif değil plan yapan, yolları deneyen, kırk yılda bir sendikacıların ziyaretiyle ortaya çıkan değil, çalışma saati boyunca aktif olan bir örgütlenme. Yumurta kapıya dayanmadan önce, daha problemler gün yüzünde değilken, kriz yokken, işten atılmalar yaşanmamışken yapılması gereken bir örgütlenme.

Çalışanları meydanlarda amorf bireyler olarak değil, işyerlerinde, turnikelerin içinde örgütleyen, kapitalist rekabete de, hiyerarşiye de, ekonomik kurallara da, paranın hakimiyetine de karşı çıkacak bir örgütlenme. Yalnızca ekonomik çıkarlarımızı korumakla kendini sınırlamayan, aynı zamanda sınıfımızın toplumsal sorunlara ilgisini de örgütleyen politik bir örgütlenme.

IWW tarihinin başından itibaren asla yalnızca bir diğer “devrimci sendika” olmamıştır. “Birimizin mağduriyeti, hepimizin mağduriyetidir!”, “Kârlar çalınan ücrettir!” ya da “Patronlara hayır!” derken tam da bunu ifade ederiz. Türkiye’de IWW’nun inşası, sol politik ekseni tümden değiştirecek bir mücadelenin başlangıcının işaret fişeği olacaktır. Ama bu örgütlenme asla Türkiye’deki diğer örgütlenmeler, sol yapılar gibi olmayacak.

Birilerini beklemeyin, kurtarıcılara, kahramanlara olan inancınızı toprağa gömün, bizim yaptığımız gibi işyerinizde örgütlenin ve bizlerle iletişim kurun!

1271901

IWW Istanbul • 23/11/2014


Previous Post

Next Post

Leave a Reply