IWW İSTANBUL

GELİYOR…

4959991Kilit kelimeler:

Greif, işgal, polis baskını, çatıda direnen işçiler, sendikayı abluka.Seyitömer, jandarma şiddeti, nizamiye, ateşe vermek.

Anteks, polis şiddeti, nöbetçi kulübesi, ateşe vermek.

Soma, ölenlerin yakınlarına hakaret, despotluk, arabanın tekmelenmesi.

Soma, sendikanın ayyuka çıkmış aşağılıklığı, sendikayı abluka.

Ağaoğlu, ölen kardeşimiz, olmayan ambulans, özel güvenlik şiddeti, nöbetçi kulübesi, taşlama.

 
Artık, hakkı yenildiği zaman uysal uysal köşeye çekilmek yok. Kadere küsmek yok. Umudunu yitirmek yok. Korkup pısmak yok. Hakkını söke söke almak “moda”  hale gelmek üzere. Hep olması gerektiği gibi.Bu ortamı AKP yarattı. Yalnızca bize saldırarak değil. Yalnızca Soma’daki acımızla dalga geçerek değil. Kendini kendi yaptıklarının bedellerine karşı “koruyarak” da. İktidara geldiğinden beri olmayan yetkilerini kullanarak, yasaları hiçe sayarak, 17 Aralık’ta gücün hukuktan üstün olduğunu, gücü olanın herşeyden sıyrılacağını göstererek. (1)

Çalışan sınıf hareketi ne zaman iktidarla birebir çarpışacak hale gelir? Bu biraz da bize bağlı. Gezi’den sonra toplumsal örgütlenmemiz bir hayli mesafe kat etse de, işyerleri örgütlülüklerimiz zayıf ve reaktif. Yalnızca saldırılınca cevap verebiliyorlar. Bu da bir şey tabi. Ama yetersiz. Daha önce de demiştik: Kendisi örgütsüz insanlar hangi yüzle kendilerinden çok daha kötü şartlarda çalışan insanlara “Örgütlenin!” diyebilir ki? Kendisi örgütlenmeden, kendi işyeri ağını kurmadan, dışarıda maval okuyarak ne hakla başkalarının hayatını riske atmasını isteyebiliriz? Elbette, kendi örgütlülüğümüz önümüzdeki en önemli görev.

 
4773462

Hızlanmalıyız. Gelene ansızın yakalanmamalıyız. O geldiği zaman çaresizce bakakalmamalıyız. Acele etmeliyiz. Politik olaraki pratik olarak sağlamlaşmalıyız. Yapmamız gereken ilk iş, işyerlerindeki arkadaşlarımıza ortak gündemlerle ulaşmak. İşyerlerinde yaptığımız kadim dilde propaganda ve ajitasyonu ortaklaştırmak. Beyaz yakalılar için bunu yapmak daha kolay. Twitter bunun için iyi bir ortam. Patronlara ve onların temsilcilerine karşı gizliliği korudukça ve ağlarımızı yaşayan halde tuttukça twitter’ı kullanabiliriz.Dazayn olarak, işyerlerinde konuşacağımız konuları ortaklaştırmak için twitter’ı kullanıyorduk zaten. Ama artık, işyerlerinden gelen haberleri de iletmeye başlayacağız. İşyerlerini bir sinir ağı gibi birbirine bağlıyoruz. Ortak dertleri, ortak politikaları, ortak mücadeleleri birbiriyle haberleştiriyoruz.#işyerimde hashtag’iyle yayına başlıyoruz.

Çalışan arkadaşlar, hiç bir zaman size “Bize katılın!” demedik. Bunun sahte umutlar yaratan örgütlenmelerin klasik sözü olduğunu biliyoruz. Size hep şunu tavsiye ettik: Olduğunuz yerde, işyerinizde kendi organizasyonunuzu, işyeri birliğinizi yaratın ve bizle iletişime geçin!Şimdi sizden bu kolektif mücadelenin parçası olmuş olsanız da olmasanız da işyerinizdeki tartışmaları görünür hale getirmenizi istiyoruz. Ruh halini, tartışmaları, argümanları iletin. Hep birlikte direnen işyeri organizmasının sinir ağını yaratalım.

Başlığı merak etmiş olabilirsiniz. Ne geliyor diye sormuş olabilirsiniz. Çalışan arkadaşlar, siz neyin geldiğini iyi biliyorsunuz…
Notlar:
1)
Sosyoloji bilen, psikoloji bilen zat’ın da, yanındaki jölelilerin de diyalektikten gram anlamadığı çok açık. Azıcık bir şeyler bilselerdi, hadi diyalektiğin karikatürü Politzer’in kitabını karşıtırsalardı dahi, yadsınmanın yadsınmasının, karşıtların birliğinin, nicelikten niteliğe geçişin ne olduğu kulaklarına çalınırdı. “Baskı direnişi doğurur, çok kışkırtma anlamsızlaşır, siz toplumu bir arada tuttuğu düşünülen ilkeleri tanımazsanız başkaları da tanımaz.” Aslında diyalektiğe bile gerek yok. Atalarımız dedelerimiz ne güzel demişler? “Eden bulur”, “Kasap döner sap döner, gün gelir hesap döner”, “Rüzgar eken fırtına biçer”, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” Kalın diye üç cilt Kapital’i okuyamıyorsanız, alın elinize bir atasözleri sözlüğü de, bir bakıverin. Ya da bakmayın. Nasıl olsa çok geç…
 
2) Türkiye Gezi’den beri bir vecd halinde. Kaynıyor kaynıyor kaynıyor. Politik krizler bir oradan patlak veriyor, bir buradan patlak veriyor. İktidar bloku tel tel dökülüyor. Döküldükçe saldırganlaşıyor. Diktatör heveslisi, hala yiğitliğe toz kondurmamak için direniyor. Bakanlarını feda ediyor, hiç bir şey olmamış gibi davranıyor. Yuhlanıyor, yuhlayan tokatı hak eder diyor. Eziyor ve bunu hak görüyor.Durmadan düşman gösterip duruyor. Ve bu yalnızca karşı tarafı sinirlendiriyor, o kadar. Yalnızca 40 yıl önce, bir başbakan bu şekilde “halkı alenen din, dil, ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa teşvik” etseydi, herkes birbirini doğramaya başlamıştı. İlk başlarda oy almak için geliştirdiği söylem, giderek suçunu ört bas etmek için bahaneler haline dönüştü. Roboski’ye karşı kürtaj, Gezi’ye karşı camiler ve baş örtüsü, yolsuzluklara karşı “kahrolası paraleller”, Soma’ya karşı Aleviler. Daha hatırlayamadığımız onlarcası daha. Ama bugün bu silahı o kadar çok ve boş kullandı ki, uçuşan kelimeler gibi geliyor bir çok insana. Büyük Birader’in bütün karizması bitmiş, o ekranda konuşup duran hali.

Ve artık, yalnızca Gezi boyunca var olan beyaz yakalılar değil, mavi yakalı arkadaşlarımız da mücadelenin içine çekiliyor. Neyin geldiği konusunda kuşkusu olan?

IWW Istanbul • 28/05/2014


Previous Post

Next Post

Leave a Reply