IWW İSTANBUL

SOMA KATLİAMI SONRASI MÜCADELE İÇİN NOTLAR

3504250

O iş yerinde çalışıyorsan, kontrol de etmelisin!

1) A) “Devlet işyerlerini daha iyi denetlesin” değerli bir talep ancak, sorunları ve kaza olasılıklarını tamamen ortadan kaldıracak bir talep değil. Bizim “devlet” odaklı sendikacılarımız, solcu arkadaşlarımız basitçe bu talebin en ileri talep olduğunu, hatta AKP’yi yıpratmak için bu talebin gerekli olduğunu düşünüyor olabilirler. Oysa gerçekler çok farklı.

B) Soma’da kazadan önceki üç gün boyunca çıkarılan kömürün normalden sıcak olduğu ve bu konu hakkında işçilerin yönetimi uyardığı ortaya çıktı. Yani, işveren işçilerin uyarılarını sallamamış. Böyle durumlarda “devlet müdahalesi”nin yetmeyeceği açık. Bu durumu ortadan kaldıracak talep, “İşyerlerinde işçi kontrolü” olmalıdır.

C) “Sıkı devlet denetimi” ile “İşyerlerinde işçi kontrolü” talepleri birbirlerine benzer talepler değiller. Hatta yalnızca sıkı devlet denetimi istemek, işyerlerinde işçi kontrolünün tam tersidir. Bu taleple gitmeyip, yalnızca sorumluları hedef alarak ilerlemeye çalışan her politik hareket aynı çukura düşmek zorunda: Pasifçe, devletin, iktidarın, güç odaklarının problemleri çözmesini ummak.

8996520

2) A) “Hedef AKP mi olmalıdır, yoksa holding patronları mı olmalıdır?” sorusu kadar şapşalca soru azdır. Bu soruyu soranlar da, zaten devletle özel şirketlerin ne kadar iç içe olduğunu iyi biliyorlar. Bazıları zaten devleti özel mülkiyetin koruyucusu olarak görüyor. Bu soruyu sorarken amaçları güçlerimizi nereye seferber ederiz değil. Ne tür bir denge politikası uygulayalım sorusu. Bu denge düşüncesinin aynı zamanda “AKP’yi yıpratırsak ulusalcılar güçlenir” ya da “Ulusalcılara karşı tavır alırsak AKP güçlenir” türünden bön düşüncelerin de bir yansıması olduğunu bilmemiz gerek. Burada doğru politik hareket, gelecekteki Soma facialarının engellenmesi için ne yapılması gerektiğine ilişkin somut talepler öne sürerek, bu taleplere karşı tavır alanlarla -kim ve ne olurlarsa olsunlar- mücadele etmektir.B) Bu tür bir politika yapış tarzı, ne Sözcü ya da Yılmaz Özdil gibi nasyonalistlerin, ne AKP’lilerin, ne de liberal patroların baş edebilecekleri bir tarzdır. Yılmaz Özdil, işyerlerinin çalışanlarca kontrolünü isteyemez. Onun derdi başkadır. AKP bunu kabul edemez, bu zaten “fıtratına” aykırıdır. Liberal patronlar bir gösteriye tavır almaz belki, ama kendi şirketlerinde olabileceklere karşı aşırı duyarlıdırlar.

 
3) A) AKP’nin politik sorumluluğu yalnızca denetimsizliği yaymak ya da neo-liberalizm taraftarı olmak değildir. AKP aynı zamanda, neo-liberal politikaların despotik tarzla birleştirilmiş versiyonunu büyük küçük tüm şirketlere bir çok araçla dikte ettiği için de suçludur. Bu araçlar, havuz mantığıyla topladıkları rüşvetler, ihaleleri kendi istedikleri şirketlere vermeleri, islami despot memlerin yani hareket tarzlarının bir patrondan diğer patrona rekabet ve birlikte iş yapma sebebiyle kolaylıkla geçmesi vs.dir. Nasıl her seviyeden bürokrat kendisini bir küçük Tayyip olarak görüyorsa, patronlar ve onların temsilcileri de kendilerini Tayyipçikler olarak görmekteler.Nasıl Güney Kore’ye başvurup “yerli araba” yapılacağı düşünülüyorsa, şirketlerin patronları da kavramları kaydırarak olmayan güçleriyle saçma sapan tavırlar almakta, yatırımlar yapmakta ve ekonomiyi içinden çıkılamayacak bir batağa sürüklemektedir. Bunun basitçe neo-liberal politikalar olmadığını söylemek gerek. Neo-liberalizmle, Fatih Terim futbol anlayışından Tayyip’in tokatına kadar Türkiye’nin her yerinde görülen boş kendine güven/aşağılık kompleksi/despotizm hareket tarzı birleşmiş durumda.

200099_orig

Fıtratında ne var?

B) Bu da özel şirketlere karşı mücadele ile AKP’ye karşı mücadelenin birleşmiş olduğunu gösteriyor. Özel şirketlerde yapılan sahtekarlıklara karşı alınan her tavır, AKP’ye karşı alınmış tavırdır. AKP’nin pisliklerine karşı alınacak her tavır, özel şirketlerin patronlarına ve yönetimlerine alınacak tavırdır.
C) Dolayısıyla, sembolik gösteriler, saf sokak gösterileri yerine, işyerlerinde yönetimlere karşı çıkacak insanları yanyana getirme ve işyerleri içinde birlikler kurma doğru bir tavır olacaktır. Sokak gösterileri, Soma sonrası grevde olduğu gibi bir doğrudan eylemin, bir grevin, İTÜ Maden işgalinde olduğu gibi hedefi belli bir işgalin, Soma’nın hemen ardından Levent’teki yönetim binasının kuşatılmasının taçlanması olmalıdır. Bunlar dışındaki tüm gösteriler, birazdan anlatacağımız AKP ile çalışan kitleler arasındaki bağı ortadan kaldırmak üzerine kurulmalıdır. Yani hedefi ve amacı rasyonel şekilde belirlenmelidir. İşyerlerinde örgütlenmeyip, AKP hükümetinin hiç takmadığı amaçsız sokak gösterilerinde insanların enerjisini harcayan her odağa karşı tavır almak dışında bir yol kalmadı.
8808234

Taksim’de değil, AKP’nin kalelerinde simgesel gösteriler yapmalıyız!!!

D) AKP’nin ana gücü, islamcılığında değil demagojisinde yatıyor. “Yoksulların babası”, “Kimsesizlerin kimi” türünden zırvalar ve yaptıkları yardımlarla, antik Yunan demagoglarının bir kopyası. Buna karşılık verilen tepkilerin, antik Yunan elitlerinde olduğu gibi olması son derece doğal. Buradaki arkaikliğe, gerici duruşa karşı alınacak doğru tavır ise geçmişin elitizminden değil, gelecekten alınmalıdır.

Soma katliamı, bu demagojinin sonucu olduğu için demagojiyi dağıtma gücüne ulaştı. Buna karşılık, AKP’nin tüm ideologları, kalemşörleri, gazetecileri bir PR çalışması yaparak AKP’nin bozulan façasını toplamaya uğraşıyor. Tamamen Reyhanlı’daki olay tezgahlanıyor. Acılar küllendikten, ortam temizlendikten sonra Soma’da bir AKP gösterisinin yapılacağı çok açık. Bunun için, Bakan Yıldız, aşağılık bir şekilde kahraman olarak gösteriliyor. Tayyip’in yaptıkları itinayla temizleniyor. Tokat yiyen adama “Tayyip beni korudu” dedirtiliyor. Müsteşar onlar saldırdı diyor. Korumalar yanlışlık olmuş diyorlar. Bu temizleme saldırısını püskürtecek herşey elimizde. Görüntüler elimizde. Küfürler elimizde. AKP ile uğraşmaya ayırdığımız bütün gücümüzü, AKP’nin yoksul çalışanlarla bağını kesmek üzere sevketmemiz gerekiyor. Dolayısıyla seçim öncesi önerimizi yenileyip tekrarlamak gerek: AKP’nin yüksek oy aldığı semtlerde simgesel eylemler düzenlemeliyiz!!!

6001383

E) Ve sonuçta egemen fikirlerle bağ ancak egemenlerle savaşınca kesilir. Soma katliamının AKP’yi vurmasının ana nedeni budur. O halde, zaten solcu, zaten muhalif, zaten kazanılmış olanların enerjisini amaçsız simgesel eylemlerle harcamaktansa, kazanılmamış insanlara yönelmek ve onların ekonomik ya da politik taleplerle nesnel olarak bile olsa AKP karşıtı tavır alması için uğraşmak zorundayız. Ki bu da bizi işyerleri örgütlenmeleri problemine getiriyor. İşler yolunda gitmediğinde kısık sesle “işyerleri” diyen, ama saf sokak gösterileri yapabildikleri ilk anda bu düşünceyi terkeden NGOlardan bıktık. Onlara çağrımız şu olacak: Ya elinizdeki muhalif gücü bizim yaptığımız gibi işyerlerinde örgütlenmeye doğru yöneltin ya da bu örgütlenmeye karşı tavır alın. Seçim sizin! Size elimizden gelen yardımı yapmaya, sizle birlikte hareket etmeye hazırız. Yeter ki işyerlerinde örgütlenmeye açık yüreklilikle bi “He” deyiverin.
 
4) A) Holdinglere, şirketlere karşı almamız gereken tavır ise birebir işyerlerindeki örgütlenmeyle bağıntılı. Grevde olan işyerlerine karşı yalnızca boykot için, yalnızca destek ziyaretleri için zaman harcamak yerine, grevi destekleyecek grevler, iş yavaşlatmalar, işyerleri odaklı bilgilendirme toplantıları yapmamız gerek. Bunun beyaz yakalı, mavi yakalı örgütlenmelerin ana çalışma metodu haline gelmesi gerek. Ancak bu yol, yarın bize hem politik arenada, hem ekonomik talepler areansında, hem AKP’ye hem patronlara karşı saf sokak gösterileri ya da saf boykotlar dışında kitle grevlerine gidecek yolu açabilir. Ancak bu yol, işyerlerinde işçi denetimi olarak formüle edeceğimiz işyerlerinin çalışanlarca kontrolü imkanını sağlayabilir. Diğer tüm yollar, bugün de devam eden histerik ve AKP’ye, patronlara yalvarmayı ana mücadele şekli olarak gören anlayışın devamı olacaktır.
                                   6366078_orig

IWW Istanbul • 19/05/2014


Previous Post

Next Post

Leave a Reply