IWW İSTANBUL

AKP’LİLERİ İKNA: DEVEYE HENDEK ATLATTIK MI?

Günlerdir, işyerlerimizde ortaya çıkan ses kayıtlarını bir yolunu bularak etrafımızdaki AKP’ye yakın duran arkadaşlarımızı etkilemeye uğraşıyoruz. Zaten twitter’da da kampanyamızı anlatmıştık.

İşyerimizde karşımıza çıkan eski ya da yeni AKP destekçileriyle konuştuklarımızı ve metodlarımızı ortaya serelim istedik.

2541719

 

Cemaate yakın islamcılar: Bizden daha fazla ve hararetle reaksiyon veriyorlar. Bazı durumlarda yalnızca dinleyip, destek kelimeleri söylemekle yetiniyoruz. O kadar hararetliler ki, argümanlarını zar zor kaydedebildik.

İlki, Hazreti Ömer’in davranışları. Ömer’in kendisine ait devesinin olmayışı ve bir de gömlek hadisesi. “Halife Ömer (r.a.) konuşma yapmak üzere iken halkın arasından bir ikazla karşılaşır. Bazı kaynaklarda Selman-ı Farisi olduğu kaydedilen kişi, devlet başkanının sırtındaki gömleğin hesabını sorar. “Dağıtılan kumaştan bize elbise çıkmadı, sen bunu nereden buldun? Hesabını vermeden konuşamazsın.” der. Hz. Ömer, halkın arasındaki oğluna sözü bırakır. O da kendi payını babasına vererek elbise yapmasını sağladığını anlatır. Tatmin olan kişi ‘şimdi konuşabilirsin’ diyerek sözü Halife’ye bırakır. “ Bülent Korucu – 20 Aralık 2013 Zaman

Bir ikincisi, Hazreti Muhammed’le kızı arasında geçen bir diyalog. ““(Ümmetim) Sizden evvelki (toplum)lar, ancak şu sebepten helâk oldular: Onlar, toplumun ekâbir takımından biri çaldığı zaman, onu dokunmazlar, görmezlikten gelirler; buna mukabil toplumun, gariban zayıf kesiminden biri en ufak bir şeyi aşırdığında ise anında cezâyı uygularlardı. (Bu ölçüsüzlükleri yüzünde helak oldular). Allah’a yemin ederim ki; hırsızlık gibi bir cürmü işleyen şayet Muhammed’in kızı Fatıma bile olsa, ona da gerekli cezayı veririm!” (Buhârî, Hudûd 12, Fedâilu Ashâb 77;  Müslim, Hudûd 8, 9; Nesâî, Kat’u’s-Sârik Bâb 6, h. no: 4864-4873) ” Mehmet Emin Koç – 17 Ocak 2014 Yeni Mesaj

Karşı tarafın argümanlarını ise direk küçümsüyorlar. AKP’lilerin argümanları, Hazreti Muhammed’in savaşlar sırasında devlet yöneticilerinin alması gereken pay üzerine. Bunun savaş zamanı hukuku olduğu, yukarıda anlatılan olaylar yüzünden geçerli olamayacağını anlatıyorlar.

Bu argümanlar, örnek aldıkları kişilerin davranışları üzerine. Bizimle diyalog kurabilmek için, arada modern hukuka ilişkin sözler de geçiyor. Yani kutsal sayılan insanların davranışlarının direk örnek olabileceğini, onların davranışlarından yola çıkarak hukukun evrensel hale getirilmesi üzerine bir düşünüşleri var.

8935853AKP’li Kürt arkadaşlar: İlk reaksiyonları açıkça bunların montaj olduğuydu. Ardından montaj olmadığı iyice anlaşıldığında, herkes yiyiyor zaten argümanı geldi. Biraz daha tartıştığımızda ortaya çıkan hava bir panik havasıydı. Açıkça, AKP’nin yerine gelecek hükümetin Kürt düşmanı olacağından duyulan korku hakim. CHP-MHP’nin iktidarında, çözüm sürecinin askıya alınacağından ve savaşın tekrar başlayacağından duyulan korku. Bu korku tamamen anlaşılır ve haklı. Hele hele de Urla’da olanları gördükten sonra. Bu argümana verilecek yanıtımız, zaten “çözüm süreci”ne nasıl baktığımızla alakalı.

Biz şöyle bir yol tutturduk: Bu adamlar çözüm felan istemiyorlar. Bu adamlar yalnızca Kürtleri ve Türkleri oyalıyorlar. Türkiye’de şövenizmi yenmeden gerçek bir barış imkansız. Oysa şövenizmin asıl destekleyicisi, iktidar olanaklarını kullanan AKP’dir. Eğer o olanakları, barış ve şövenizmin yok edilmesi üzerine kullansalardı, toplum şu andaki halinden daha ileride olurdu. Faili meçhullerin mezarları açılıyor, gazetelerde üç beş satır yer alıyor, gelmesi gereken tepki yok! Bunun nedeni AKP’nin şövenizmi hala bir seçenek olarak elinde tutması. Yıllar geçiyor ve Kürt çocukları hala anadillerinde eğitim alamıyorlar. Eşitsizlik bu düzeyde de hala sürüyor. Neden? Çünkü AKP simgelerle oynamayı iyi biliyor. Köy kahvesi demagojisi AKP’nin uzmanlık alanı. Faili meçhulleri istediği zaman gündeme getiriyor, Kürtçe eğitim diyerek aslında asli bir hakkı vermemek için ayak diriyor.

Gezi’yi hatırlayalım. İlk kez Gezi’de iktidarla kitleler arasında ideolojik bağ kopmuştu. Ama yalnızca AKP ve iktidarla değil. CHP’ye oy verenler de, MHP’ye oy verenler de kendi ideolojik beslenme odaklarından azade idiler. Yani, ne CHP, ne MHP Gezi’cilerin kullanacağı bir ideoloji üretemedi. İşte tam bu an, “Yıllardır Kürtleri bu basından dinledik” argümanı yayılmaya başladı. Kim şövenist CHP’nin, faşist MHP’nin bu argümanı ortaya atabileceğini düşünür? Yani yapılması gereken, yalnızca gelecek hükümetin ne yapacağını düşünmek değil, olağan şüpheli şöven odaklarla, yani AKP, devlet, CHP, MHP vs. ile kitleler arasındaki ideolojik bağı kırmak. Bu da şimdi AKP’nin hırsızlıklarını teşhirden geçiyor. Tıpkı Gezi’deki gibi.

2538973Hala AKP’yi destekleyenler: Montaj dediler, iftira dediler, darbe dediler, bizim güvenimiz tam dediler, herkes yiyiyor dediler, şeriatta yeri var dediler, bu bile demokrasinin ne kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor dediler. Kısacası ne kadar anlamsız argüman varsa kullandılar. Anlattıkları herşey çökünce, geriye tek bir şey kaldı: İstikrar. Evet, AKP’ye oy verenlerin ve vermeye devam etmek isteyenlerin ana korkusu tam olarak bu. Bir ekonomik kriz ve 2008’den beri tüm dünyayı kavuran krizin Türkiye’ye güya ilişmemiş olması.

Bu arkadaşlar, krizlerin ne olduğunu kesinlikle bilmiyor. Bunların kapitalizmin devrevi krizleri olduğunu, tamamen modern bir olgu olduğunu, Kuran’da ya da kaynak aldıkları herhangi bir yerde, bununla ilgili hiç bir şey olamayacağını anlamıyorlar. Eğer kriz çıkmışsa, kötü yönetimden, yolsuzluklardan ya da dış güçlerin oyunundan dolayı olmuştur düşüncesi hakim. Ve kriz “olmadığı”ndan dolayı bunun iyi yönetim yüzünden olduğu iddiasına sığınıyorlar. Dolayısıyla onlar için yolsuzluk da olamaz. Çünkü “kriz yok”.

Buradaki iddianın altını kazırsanız, korku duygusu ve kapitalist ekonomi hakkında devasa bir bönlük görüyorsunuz. Adeta, ülke yönetimini, ekonomi yönetimini bakkal hesabı zannetme gibi bir ruh haliyle karşılaşıyorsunuz. Bu düşünüşe göre, yorganı ayağına göre uzatmak, tasarruf etmek, fakirlere sadaka vermek ve herkesi bu şekilde davranmaya itecek bir lider, bir ekonominin düzgün gitmesi için yeterli. Bu düşüncedeki küçük burjuva ruh halini görmemek mümkün değil.

Daha düşük gelirli işyerlerinde, istikrar isteği daha da öne çıkıyor. Orada da söylediğimiz şey, ne yaparsanız yapın, kimi başa getirirseniz getirin, krizler çıkacak oldu. “Yapılması gereken, emeğimizin karşılığını alabilmek için savaşmaya, örgütlenmeye başlamak. AKP’ye oy atıp, pasifçe sürünerek bir süre daha yaşarsınız. Ama bir süre daha. Eninde sonunda gelmesi gereken kriz gelir, hepimiz işlerimizden oluruz. Bundan kurtulmanın yolu, krize karşı önlem almanın yolu, Kazova gibi, Greif gibi hayata aktif olarak müdahale etmek. Korkunun ecele faydası yok.” dedik.

Sonuçta onlara doğrudan ekonominin Marxist analiziyle ve sınıf savaşı argümanlarıyla gittik. Krizlerin ne olduğunu, ne olmadığını anlattık. Nasıl savaşmak gerektiğini anlattık. Ne kadar ikna ettiğimizi bilmiyoruz, ileride göreceğiz.

 

6001383

 

Sonuç: Sonuçta ortaya çıkan tablo o kadar parlak değil. Eylemler, sokak gösterilerimiz, amaçlarının büyüklüğüne rağmen görünür değil. Genel kargaşalığın bir parçası olarak düşünülüyor. Dolayısıyla yol, işyerlerinde örgütlenmek ve AKP’lileri de bu işin bir parçası haline getirmek, onları kendi ideolojik saçmalıklarından kurtarmaktan geçiyor.

IWW Istanbul • 02/03/2014


Previous Post

Next Post

Leave a Reply