IWW İSTANBUL

Savaş, Mülteciler ve Biz

Suriye’de savaşının en sıcak cephesi olan İdlib’te çatışmalar sürerken Rusya devlet başkanı Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüşme sonucu ateşkes ilan edildi. Pek çok insan haklı olarak “Yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği, şehirlerin yıkıldığı, giderek çok sayıda insanın yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldıkları bu çatışmalar neden yaşandı? Türkiye’nin Suriye’de ve Libya’da ne işi var?” diye soruyor. 

Bedelini yaşamını yitiren, şehirleri yıkılan, yaşadıkları yerleri terk eden, kötüleşen ekonomiyle yaşam şartları her geçen gün daha da kötüleşen emekçilere ödetilen bu savaş politikalarının gerçek nedenlerini çeşitli bahaneler uydurarak, milliyetçi histeriyi körükleyerek veya tehditlerle savaş karşıtlarını susturmaya çalışarak gizleyemezler. 2011 yılından bu yana çeşitli devletlerin Suriye’ye yönelik vekiller yoluyla veya doğrudan müdahalesi krizi ve çatışmaları büyütmekten başka bir şeye neden olmadı. Her devletin bu bölgeye ilişkin farklı hesapları olsa da, bu savaş bölgede halklar için ağır yıkıma ve dünyanın her yerinde göçmen sorunun derinleşmesine neden oldu. Bu da her yerde ırkçılığı körüklerken, sağ popülist siyasetçilerin iktidara gelmesine ve sınır politikalarının daha da katılaşmasına zemin hazırladı.

Türkiye’nin bugüne kadar gerçekleştirdiği operasyonlarla doğrudan müdahaleleri ise her seferinde ateşi daha fazla körükledi. Çeşitli bahanelerin arkasına gizlenen operasyonlar insanların ölümüne neden olmakla kalmadı, daha fazla insanının yaşadıkları yerleri terk etmesiyle mülteci sorununu büyüttü ve ekonominin daha da kötüleşmesine neden oldu. Bu politikaların, silah tekellerinin, yıkılan şehirleri yeniden inşa etme planları yapan müteahhitlerin, Libya’daki petrolden ağzı sulanan kapitalistlerin çıkarına olduğu doğrudur. Kontrolü altındaki cihatçılar için bir üst olarak kullanılacak bir bölgeyi elinde tutmayı hedefleyen ve nihayetinde sürekli savaş halini sıcak tutarak iktidarlarını sağlamlaştırmak isteyen hükümetin çıkarına hizmet ettiği de doğrudur. Ancak biz işçilerin çıkarına değil. Dolayısıyla iş yerlerimizden başlayarak bu savaş politikalarının teşhir etmemiz, Türkiye’nin askeri güçlerini Suriye ve Libya’dan derhal çekmesi gerektiğini anlatmamız ve bu taleple mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor. 

Diğer yandan savaşın derinleşmesiyle birlikte mültecilerin yaşadığı insani kriz daha da büyüyor. Bir yandan İdlib’te yaşanan çatışmalar nedeniyle Türkiye sınırına yığılan yüz binlerce kişi insanlık dışı koşullarda hayatta kalmaya çalışıyor. Öte yandan Türkiye’nin mültecileri bir şantaj malzemesi olarak kullanarak Avrupa sınırlarını tek taraflı olarak açtığını açıklaması sonrasında Türkiye Yunanistan bir diğer kriz noktasına dönüşmüş oldu. Savaş, zulme uğrama tehlikesi veya ekonomik sorunlar nedeniyle yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalan binlerce mülteci Yunanistan’a ve oradan da diğer Avrupa ülkelerine geçmek için Edirne’de insanlık dışı koşullarda bekliyor. Bir bölümü ise Türkiye-Yunanistan arasında tampon bölgede sıkışmış durumda. Pek çok mülteci güvenli olmayan yollarla geçmeye çalışırken boğularak veya Yunanistan polisi tarafından vurularak yaşamını yitirdi. Türkiye polisinin ise geri gönderme merkezlerinde tutulan mültecileri zorla sınıra götürdüğüne dair çok sayıda haber paylaşılıyor.  

Tüm hükümetler yaşana bu trajedinin sorumluluğunu birbirine atsa da yaşananlardan mültecileri koz olarak kullanan Türkiye, sınırları kapatan AB devletleri, insanların savaş, yoksulluk gibi nedenlerle yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmasına neden olan tüm devletler ve kapitalistler sorumludur. Türkiye mültecileri şantaj olarak kullanmaktan vazgeçmeli, AB Türkiye arasındaki geri kabul anlaşması iptal edilmeli, Yunanistan sınırdaki göçmenlere yönelik yoğun şiddeti durdurmalı, Avrupa devletleri sorumluluğu paylaşmalı, mülteciler için sınırlar açılmalı, güvenlik geçiş ve tüm Avrupa’da serbest dolaşım olanakları sağlanmalıdır. 

Savaş ve mülteci sorununun derinleşmesi, ırkçılık ve göçmen düşmanlığı yükselmesi karşısında işyerlerimizde politika üretmemiz gerekiyor. Çünkü bazı politikacıların, sivil toplum örgütlerinin veya aktivist grupların mültecileri kurtarmak için yardım organizasyonları veya kampanyaları sorunun çözümü olamaz. Mültecilerin yaşadığı trajediyi de giderek içinden çıkılmaz hale gelen savaş politikalarını da durdurmak dünyanın dört bir yanındaki işçilerin tarihsel görevidir. 

Biz uluslar arası bir hareketin parçası olan Dünya Endüstri İşçileri İstanbul olarak mültecileri kurtarmayı vadetmiyoruz ancak birlikte mücadele ederek birlikte kurtulabileceğimizi biliyoruz. Ve dünyanın her yerindeki işçi dostlarımızı devletlerin savaş ve sınır politikalarına karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.  

IWW Istanbul • 07/03/2020


Previous Post

Next Post

Leave a Reply