IWW İSTANBUL

NEFRET YETMEZ!

İhtiyacımız olan şey nefret. Fikirler nefretten doğar.”
Jean Genet

8079978

 

İnsanlık tarihi boyunca varolandaki bozukluklara duyulan nefret ve öfke, kimi zaman gerici akımlara (1930’larda faşizmin yükselişi, İran devrimi vb.), kimi zaman da ilerici hareketlere (Fransız devrimi, Ekim devrimi) sebep olmuştur. Tüm bu örneklerde nefretin şu ya da bu şekilde yeni fikirlere ve hareketlere sebep olduğunu görebiliyoruz. Bu sebeple yukarıdaki söz 1990’lara kadar olan süreç için doğru olmakla birlikte, daha sonrasında; sosyalizm olduğu iddia edilen pratiğin iyi sonuçlar vermemesi, tek kutuplu dünya düzeni, küreselleşme ve neoliberalizmin olumsuz etkileri zamanın ruhunu farklı bir yöne çevirdi.
 
Bugün kapitalizmin yaratığı sosyal eşitsizliklere ve çevresel problemlere karşı nefret hisseden ve durumdan rahatsız geniş kitleler mevcut. Fakat bu nefretin fikre dönüştüğüne nadiren şahit oluyoruz. Son 20 yıldır yaşanan akıl tutulması, sosyalistleri de yakaladı. Halen çevremiz sosyal demokrasinin, Keynesçi doktrinlerin ya da Stalinizmin, insanlığın aradığı refahı getireceğini düşünen, geçmişe takılıp kalmış ve bugünün ekonomik koşullarına ayak uyduramayan solcu müsvetteleriyle dolu.  Öyle ki işçilik kavramını, mavi yakalılarla kısıtlayıp, beyaz yakalıların orta sınıf olduğunu ve bir sınıfsal mücadelenin parçası olamayacağını düşünen, Fordist üretimden ötesini kavrayamamış ve gazete satarak devrim yapma hayalleri kuran bir sol hala egemenliğini korumakta.
 
Bu durum, çalışanları reaktif bir konuma itiyor. Yaşanan fikir tutulması, çalışanların sadece mevcut durumlarını koruma yolları aradıkları ve bunu bile doğru şekilde başaramadıkları koşullar yaratıyor. Neoliberalizmin Demokles kılıcı her geçen gün daha da ağırlaşıyor, daha düşük maaşlara, daha kötü koşullarda çalışmak zorunda kalıyoruz. Bir bakıyoruz, yan haklarımız kesiliyor, bir bakıyoruz grev hakkımız elimizden alınıyor, hep bir kıdem tazminatı yasası korkusuyla yaşıyoruz ve bunlara hep son anda bir reaksiyon vermeye çalışıyoruz. Bu reaktif yaklaşımda çoğunlukla yetersiz kalıyor ve  geç verilmiş bu reaksiyon ters tepiyor, kendimizi kapının önünde işsizler kervanına katılmış buluyoruz.Reaktif yaklaşımlarla, pasif kalarak ve sadece korku odaklı bir direnişle bir yere varılamayacağı artık alenen ortada. Daha aktif çözümlere ve yeni alternatiflere ihtiyacımız var. Sadece aktif olduğumuz yerlerde aktif mücadele vererek bunu başarabiliriz. Eylemler, grevler arkasında geniş destek bulacak ve asla geri adım atmayacak raddeye gelmediği sürece sadece hayal kırıklıklarına ve burjuva ve bürokrasinin güç gösterisine dönüşmekten öteye gitmez. Sadece elimizde kalan bir avuç hakkı savunmak için mücadele verirsek, onların da teker teker elimizden gitmesine seyirci kalmakla yükümlüyüz.

Zizek Ahir Zamanlarda Yaşarken’de, insanlığın son zamanlarında yaşadığımızı vurguluyor ve Marx’ın dile getirdiği kapitalizmin kendi kendini yok etmesi fikrini destekliyor. Bu noktada insanlık ya kapitalizmin insanlığı yok edişine seyirci kalacak ya da sosyalizmin sıfırdan tekrar ayağa kalkışına tanıklık edecek. Sıfırdan başlamak içinse, sıfırdan bir proleterya hareketine, bu defa aktif ve burjuvaya isteklerini diretebilecek ve gerekirse haklarını söke söke alacak güçlü bir proleteryanın tekrar oluşturulması gerekiyor.

Bu proleterya ancak iş yerlerinde sıfırdan işçi ağları kurarak mümkün olabilir. Hem çalışma ortamında birbirine destek olacak, hem de birine haksızlık olduğunda diğerlerinin de onun arkasında duracağı,  sağlam çalışan ağları kurulmak zorunda. Öyle ki bir örümcek ağı gibi dayanıklı ve kuvvetli bir noktaya geldiğinde bu gerçekten bir proleterya hareketine dönüşebilir. Artık eylemler ve grevleri kırılamayacak bir noktaya tırmandığında bir proleterya mücadelesinden bahsedebiliriz. Bunun için sıfırdan bir işçi hareketinin başlaması ve herkesin kendi çalıştığı fabrikada ya da iş yerinde diğer çalışkan ve kolektif işçilerle bir araya gelerek bir ağ mekanizması için ilk adımları atması gerekiyor.

 
7992628Nefret gerçekten bir şeyleri değiştirebileceğimiz ölçüde kullandığımız zaman bir meyve verebilir. Bu da onu gerçekten aktif olduğumuz ve nefret duyduğumuz şeye asıl darbeyi vurabileceğimiz yer olan iş yerlerindedir. Kapitalizme, bildiri dağıtarak değil, çalıştığımız yerde burjuvaya karşı geldiğimiz ölçüde meydan okuyabiliriz. Ancak o zaman artık biz taleplerde bulunabiliriz ve burjuva reaktif bir duruma geçebilir. Burjuvayı edilgen tarafa itemediği sürece hiçbir işçi hareketi başarılı olamaz. Bunun için de sıfırdan bir işçi hareketinin başlaması ve şirket içi, şirketler arası birbiriyle iletişim halinde olan, birbirine sahip çıkan ve doğru zaman geldiğinde hep birlikte ayağa kalkabilecek bir işçi hareketinin kurulmasına derhal başlanmalı.

IWW Istanbul • 24/09/2012


Previous Post

Next Post

Leave a Reply