IWW İSTANBUL

17-25 ARALIK GÜNDEMİ: YOLSUZLUK

6379995“Adapazarı’nda konuşan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak, yol ile yolsuzluğun bir arada olamayacağını belirterek, “Varsa ufak tefek hırsızlıkları falan filan onu da büyütüp şey yapmaya çalışıyor. Ona da karşıyız. Onunla ilgili de her türlü mücadeleyi veriyoruz” dedi. “

Bu yarım ağızlı kabul, kendini inandırma çabasından daha fazlası. Bu sözler ortalama AKP’linin yolsuzluklara bakışını da içeriyor. İşyerlerinde AKP’li arkadaşlarımızla tartışırken bu argümanı bol bol kullandıklarını gördük. Bu düşüncenin biraz analiz edilmesi gerektiği ortada.
 
Burada temel düşünce eğer ülkede bu kadar yaygın hırsızlık varsa ekonominin zarar göreceği. Bu da hala ekonomiye yani kapitalizme güvenin tam olduğunu gösteriyor. Çünkü bu düşüncenin öncülü, kapitalist ekonominin zaten bir hırsızlık ekonomisi olduğunu kabul etmemek. Bu da çalışan sınıfların fikrinden çok, küçük burjuva ekonomi fantazisini andırıyor: Eğer herkes dürüst davranırsa, herşey düzgün olur.2001 krizinin yolsuzluklarla açıklanması kadar saçma az şey olabilir. O global bir dalgalanmanın yarattığı ekonomik bir krizdi. Ve 2008’in işaretiydi. Yolsuzluklar, ondan önceki ekonomik dönemin, büyümenin sürdürülmesi ve krizlerin “engellenmesi” için yapılan para manuplasyonlarından ibaretti. Burada büyümenin sürdürülmesi derken, zenginlerin daha fazla kar etmelerini anlamak gerek.AKP’nin yaptığı da bunun bir benzeri. Farkı belli bir burjuva grubuna ağırlık vermesi ve havuzlarla durumu kontrol altına almaya çalışması. (1)

AKP’li iş arkadaşlarımızın farketmedikleri, düşünmedikleri, düşünemedikleri şey, bu altı boş ekonomik büyümenin yolsuzluğu otomatik olarak yaratacağı. Yani “yol varsa yolsuzluk yoktur” düşüncesi saçmalıktan ibaret. Tam tersine, eğer ortada altı boş bir ekonominin büyümesi varsa yolsuzluk dışında hiç bir şey yoktur!

Yol -yani devlet yatırımı- devletin elde ettiği vergiler, kontrol ettiği gelirler bütününün küçücük bir parçası. Eğer onu belli gruplara yönlendirirseniz, burjuvazinin belli bir bölümünü palazlandırıyorsunuz demektir. Menderes’lerin “her mahallede bir milyoner” düşüncesinin gelişmiş hali. Devlet eliyle yaratılan bir saadet zinciri. Bu zincir eninde sonunda kırılacak. Bu zincirin böyle idare edilmesinin imkanı yok. Çünkü bu bir suç ekonomisi. Altı boş bir harvurup harman savurma dönemi. Zenginlerin kasalarını daha da doldurdukları bir leş yiyiciler dönemi. Bu dönem sona erdiğinde, kalan yalnızca bizim yoksulluğumuz olacak. Ve tabi ki mahvolmuş bir ekonominin “düzeltilmesi” için “kemer sıkma” önlemleri.

Eğer AKP’li çalışanların egemen fikirlerden kopuşunu amaçlıyorsak, yolsuzluklar bu kopuşu çabuklaştıracak en büyük mevzilerden biri. AKP’nin iki yüzlü ekonomi politikalarının doğrudan teşhiri yolsuzluk ekonomisinin teşhiri demek.

 
6767781
Sonuçta önümüzdeki hafta bir hesaplaşma haftasına dönüşebilir. 17 Aralık ve 25 Aralık’ın yıl dönümleri. AKP’nin yolsuzluklarının eski ortakları tarafından ifşa edilmesinin yıl dönümü. AKP de buna göre önlemini almış görünüyor. Zenginlerin düğünlerini havayi fişek gösterileriyle karşılaması gibi, AKP de güdümündeki yargıya yaptıracağı operasyonlarla gündemi değiştirmeye çalışacak.Bizim işyerlerinde yapmamız gereken, bu iki haftayı yolsuzluk aşağılaması, AKP’nin teşhiri, buna göz yumanların buna ortak olduklarının vurgulanması kampanyası ile geçirmek. Ama yalnızca “Hırsız var!” diyerek değil. Yaratılan ekonominin çelişkilerini göstererek. Bizim gelirlerimiz dibe vururken, yoksulluk genel bir hal alırken, onların mersedesleri, KaçAKsarayları, saatleri, ayakkabı kutuları, gemicikleri arasındaki çelişkiyi göstermek gerek.AKP’li çalışanların algılarını kırmak elimizde. Bu iki haftayı doğrudan AKP’nin yaptıklarının teşhiri ile geçirmeli ve meydan okumalıyız. İnsanların aklındaki şu klişeyi “Yiyiyorlar ama çalışıyorlar” ezikliğini yok etmeliyiz. AKP ne maymunluk yaparsa yapsın, neyi öne çıkarırsa çıkarsın. Bizim hedefimiz bizlere yoksulluk ama kendisinden olan zenginlere daha da zenginlik veren AKP’nin işyerlerinde rezil edilmesi olmalıdır!Sözümüzü duymamış bir tek AKP’li çalışan dahi kalmamalı!
 
5011726
1) 2001 krizi devasa global dalgalanmanın bir parçasıydı ve 2008’deki kriz döngüsünün ilk sinyallerini veriyordu. Bankaların içinin boşaltılması, krizin nedeni değildi. Tam tersine ekonomiyi “büyütmek” ve krizden uzak durmak için atılan adımların doğrudan sonucuydu.Bankaların daha sıkı denetlenmesi AKP’nin icat ettiği bir şey değil. 1997 Dow Jones düşüşünden 2003’e kadar her krizde bankalar tek tek batınca bir çok ülke benzer önlemlere gittiler. Yalnızca dalgalanmadan o kadar da etkilenmeyen ülkeler bu tür önlemleri boşverdi. Ama 2008 krizi gösterdi ki, orasını düzeltsen burası, burasını düzeltsen orası patlıyor. Bu konuda en yetkin kaynak Sungur Savran’ın “Üçüncü Büyük Depresyon”u.
 
 
Dilerseniz daha ayrıntılı tahlilleri buradan elde edebilirsiniz.Türkiye gerçek anlamıyla krize yani ekonomik bunalıma AKP baştayken girdi. Krizin etkilerini gözlerden uzak tutabilmek için bir çok önlem aldı. Öncelikle inşaat ekonomisini ekonominin motoru haline getirdi. Birikim yapamayacak durumdaki AKP’ye biat etmiş kapitalistlere devlet ihaleleri vererek güçlendirdi. Onların elde ettikleri karları havuzlara toplatıp yeni ihalelere, banka satışlarına soktu. Devletin bir şekilde müdahale ettiği ya da direk devlet malı olan herşeyi özelleştirdi. Böylelikle normalde kaos içinde olması gereken ekonomiyi adım adım tek elde topladı. Bir nevi devlet kontrollü tröst yarattı. Bununla kapitalist ekonominin kaosuna düzen verebileceğini zannetti. Sonuçta bu bir güç yoğunlaşmasıydı. Yurtdışından nereden geldiği belirsiz borçlar aldı, onları kendi merkezi ekonomisine kaynak olarak kullandı. Bu borçlarla merkezi otoritesini giderek sağlamlaştırdı.

IWW Istanbul • 14/12/2014


Previous Post

Next Post

Leave a Reply