IWW İSTANBUL

Uber, taksicilere karşı: Plaka sahibi, taksi sahibi, mülksüz taksi şöförü ve müşteri

Son günlerde neredeyse Afrin haberleriyle at başı giden bir konu var. Tüm televizyonların ve gazetelerin ortak konularından biri de “sarı öfke”. Yani taksi sahiplerinin Uber organizasyonuyla karşı karşıya gelişi. Karşı karşıya geliş derken, hukuk mücadelesi değil, hak arama değil, bildiğiniz mafya yöntemleriyle saldırı.

Taksicilerin bir süredir Uber sürücülerini polise şikayet etme furyası malum. Uber sürücülerinin yoğunlukla müşteri aldığı ana rotalarda ve günün yoğun saatlerinde arka koltukta birisini taşıyan ve ön konsolunda cep telefonu gördükleri her yeni model aracı polisi arayarak şikayet etmeleri sıradandı.

Son haftalarda önce Uber çağıran yolcuları, daha sonra aplikasyonu kullanarak sürücüleri dövmeye de başladılar. O da yetmedi, bıçakla saldırdılar. En son uber sürücülerine ateş etmeye başladılar. http://t24.com.tr/haber/kucukcekmecede-uber-aracina-silahli-saldiri,578305

İstanbul’da taksi plakası sahiplerinin durumu muhteşem. 18.000 taksi plakası var ve bu sayı son 31 yıldır sabit. En son taksi plakası dağıtımı yapıldığı yıl olan 1987’de İstanbul’un nüfusu 6 milyondu. Şu anda bunun 3 katı nüfus için yine aynı miktarda taksi var. Bu şekilde plaka sayısı sabit tutularak, hem taksi ücretlerinin düşmesi engelleniyor, hem de taksi plakası sahipleri yok yere rant üzerinden inanılmaz paralar kazanıyorlar. Plakalarını kiralayıp taksi sahipleri üzerinden rant yiyen bir asalak takımı olduğu gibi, taksi sahipleri de şöförü ve tabi müşteriyi soymakla meşgul. Yani taksilerin müşterileri ve mülksüz taksi sürücüleri üzerinden elde edilen muhteşem bir zenginlikle karşı karşıyayız.

Bu da yetmiyor, Deli Dumrul misali taksi durakları mafyası palazlandırılıyor. Özellikle başkasının taksisinde neredeyse karın tokluğuna çalışan on binlerce gececi ve gündüzcü şöför plaka ya da taksinin sahibine sömürüldüğü yetmiyormuş gibi bir de bu taksi duraklarındaki köy ağalarına haraç vermek durumunda kalıyorlar.

Bu durum yanlış yönetim sonucu ortaya çıkmış değil. Hata değil, umursamamazlık değil. Bilinçli bir politika. Taksi ve plaka sahiplerinin -aynı minibüsçüler gibi- korunması sağ politikaların vaz geçilmezidir. Taksici hem bilgi toplayan ajan olarak, hem de geveze propagandist olarak durmaksızın kullanılır. Hem de köy derneklerinin lokallerinde, esnaf odalarında, kahvelerde ya da parti bürolarında toplantılar yapılarak. Bazen gaza getirilerek, bazen tehdit edilerek.

Örnekleri çok, Gezi olaylarında yaptıkları hala hafızamızda. Saldırılar ya da felaketler sırasında insanların korkularını sömürüp, bir kaç katı para koparmaya çalışmaları da. 3. havalimanı ve 3. köprünün ne muhteşem yatırım olacağı, Almanların bizden korktuğu saçmalıkları bilinçli bir şekilde çıkarılmış ve taksiciler tarafından topluma iletilen propagandalardı. Kasım seçimlerinden önce etrafa yaydıkları şövenist zehir de öyle. Osmanlı tuğralı, Türk bayraklı taksicileri de unutmamak gerek. Durduk yere AKP’ye küfreden bir taksiciyle karşılaşırsanız sakın bu muhabbete kanmayın. Başınız doğrudan derde girecektir. Kısacası taksi plaka sahipleri ve taksi sahipleri, çalışanlar için İstanbul’un en tehlikeli, en kurnaz sınıfsal katmanıdır.

Yani, sorun yalnızca “sarı öfke”den çekinme ve onlardan gelecek oylara oynama değil. Mutualist, en habisinden karşılıklı kirli çıkara dayalı bir ilişki var aralarında. Bir tür win-win durumu. Yani, ben de kazanayım, sen de kazan. Tabi kazananlar iktidar ve taksi plakası sahibiyken, kaybedenler müşteriler ve mülksüz taksi şöförleri.

İşte Uber bu sefahat düzenini rahatsız etmeye başladı. Uber söförlerinden bir bölümünün eski mülksüz taksi şöförlerinden olduğunu da göz ardı etmemek gerek. Tutup, yüz milyonlarca dolar cirosu olan bir şirketi savunacak değiliz elbette. Ama rekabet, şirketleşme, fiyatların düşmesi ve rant ekonomisinin ortadan kalkması tabi ki bizim işimize gelecektir. Yeni bir üretim modelinin rant yiyici taksici esnafının karşısına çıkması da öyle. Ama problem yalnızca Uber değil. Asıl problem ekonomik krizle birlikte düşen gelirler. Giderek daha az iş yapan taksiciler. Fiyatı çok bulup taksi kullanmayan çalışan sınıf. Daralan ekonomi.

Uber sürücüleri ve yolcularına yapılanlar İstanbul özelinde bu rant yiyici tayfanın neler yapabileceğini, nelere cesaret edebileceklerini iyi göstermiş oldu. Unutmamak gerekir ki, bu derece küstah tavırlara girmelerinin diğer nedeni devletin giderek baskıcı faşist bir devlet haline gelmesi ve bu küçük burjuva tayfaya cesaret vermesi, onu şımartmasıdır.

Zaten bir süredir özellikle iş icabı taksi kullanmak durumunda olanların taksi şöförlerine olan kızgınlığı şimdi daha da büyüyor. Bu durumda taksiye binmemek, boykot etmek mantıklı bir seçenek. Aynı zamanda plakaların sayısının arttırılması için bastırmak, toplumda bu yönde bilinç yaymak biz çalışanların lehine olacak. Mülksüz taksi şöförlerinin örgütlenme metodları bulmaları da gerekiyor. Bu kadar bireysel çalışılan ve rekabetin had safhada olduğu bir sektörde bu, çok zor olacaktır. Ama imkansız değil. New York taksicilerinin örgütlenmeleri örnek alınabilir örneğin.

IWW Istanbul • 11/03/2018


Previous Post

Next Post

Leave a Reply