IWW İSTANBUL

#isyerimde Hayır!

Her yerel ya da genel seçim, her referandum derdimizi anlatabilmek için bir fırsattır. İlla bir tarafı seçmemiz bile gerekmiyor. Seçime gitmemiz, oy kullanmamız bile gerekmiyor. Eğer yapacak daha iyi bir işimiz yoksa, mesela barikatlar kurulmuş da devrim başlıyormuş, bir siz eksikmişsiniz gibi bir durum yoksa, seçimleri önemsemek gerekir.

Bu anayasa değişikliği bu anlamda bir fırsat. Derdimizi anlatabileceğimiz, bize açık kulakların olduğu bir an. Yani yalnızca “Hayır!” çıkması için canla başla çalışmayacağız. Derdimizi de anlatmaya çalışacağız. Ve derdimiz, adamın birinin diktatör olmaya çalışmasından çok daha öte.

Siyasette yalnızca direnmek karşıt gücü alaşağı etmez. Direnmek mevzileri savunmaktır. “Hayır!” bir anlamda buna tekabül ediyor. “Hayır!” kampanyası kazanırsa, karşıt gücü yenmiş olmayacağız. Ancak moralini bozmuş, yolunu uzatmış olacağız. O, başka başka yollarla tekrar ve tekrar ortaya çıkacak ve yeniden deneyecek. 7 Haziran ertesinde bunu yaptı, yine yapacak. Daha şimdiden HDP’lilerin milletvekilliğini düşürerek gelecek planlarına başladı bile.

Karşımızda yalnızca bir iktidar yok. İktidarıyla, şımarık sonradan görme zenginleriyle, paryalarıyla, palazlanan sokak çeteleriyle, imamlarıyla koca bir rejim var. Bu rejimin bir iktidar değişimiyle yok olmayacağı açık. Onu yenmenin yolu, yalnızca direnmekten değil, onu oluşturan bileşenleri atomlarına kadar ayırıp, tek tek elde etmekten, ona düşman etmekten, konum olarak ve düşünsel olarak dönüştürmekten geçiyor.

Bu yol işçi hareketinin yolu. Yalnızca, hala bir şekilde AKP’ye oy veren çalışanlar başka bir hareket etrafında, kendi çıkarlarını korumak için organize olursa AKP’yi yaratan blok parçalanabilir. Korku bariyeri yalnızca böyle bir atmosfer tarafından alaşağı edilebilir. Geri kalan tüm yollar, başarılı olursa daha da büyük toplumsal problemleri tetikleyecek, başarısız olursa 15 Temmuz ertesinden daha beter bir atmosfere yol açacaktır.

Türkiye’nin esas problemi ülkede işçi hareketinin yaratılamamış olmasıdır. Devrevi siyasi krizlerinin de, darbelerinin de, Kürtlere karşı yapılanların da, milliyetçiliğin de, islamcılığın da, AKP cehenneminin var olmasının da temel nedeni budur. Tek başına “direniş retoriği” anlamsızdır ve hatta AKP’yi şu ana kadar ayakta tutan ana etmenlerden biridir. Esas yapılması gereken sınıf hareketini örgütlemektir.

Tüm dünyada kronikleşen krizli-yavaş büyümeli ekonomik ortam egemen hale gelirken, sağ popülizmler, ırkçı hareketler mevzi kazanmaya başlamışken, otoriter sağ eğilimler açıkça yükselmeye başlamışken, AKP’den ya da mesela Tayyip’ten kurtulunca “yeniden” eskiye dönüleceğini düşlemek aptallıktır. Daha demokratik bir cumhuriyetin kurulacağını düşünmek de öyle. Türkiye için “demokratik” kapitalist yol tıkalıdır.

Bu egemen sınıflar içindeki bir savaş değil. Egemen sınıfın yeni ortaya çıkan bir fraksiyonu, yanına eski fraksiyonlardan, iktidar adaylarından parçalar devşirdi. Türk-İslam sentezinin elli tonu karşımızda. Çıkarlarla ve korkularla birleşmiş durumda. Ve şimdi o fraksiyon, yani AKP, sömürü sistemini tamamen mutlaklaştırmak için harekete geçti. Hiçbir muhalefete tahammül edemiyor. Arzusu sınıfın itiraz etmeksizin sonsuzca sömürülmesi. Doğanın tamamen ranta açılarak yok edilmesi. Azınlıkların ortadan kaldırılmaları. Kadınların tamamen eve hapsedilmesi vs. Tüm bunlar sömürü sisteminin mutlaklaştırılmasının adımları. Eski fraksiyonların çoğunluğu ise bu mutlaklaştırmanın işe yaramayacağını düşünüyor. Bunların toplumu daha da parçalayacağını düşünüyor. Ve haklılar. Ama eğer yeni fraksiyon yani AKP başarılı olursa, eskilerin tamamen AKP’nin arkasına dizilecekleri de çok açık. Bu kendi aralarında bir iç savaş değil. Bu yöntemler üzerine tarihsel anlamda “küçük” bir tartışma. Bizim içinse hayat memat meselesi.

Yani yarınımızı, yalnızca biz kurtarabiliriz. Biz, çalışanların ekonomik sömürüsünün yok edilmesini istiyoruz. Eğitimin düzenlenip gelmekte olan bilimsel devrimlere açık hale getirilmesini istiyoruz. Dinin kamusal hayattan tamamen dışlanacağı, kadınların tüm potansiyellerini sonuna kadar ortaya koyacakları bir toplum istiyoruz. Azınlıkların kendilerini geliştirecekleri, kimliklerini özgürce yaşayacakları bir ortam istiyoruz. Ekonominin ve siyasetin rasyonalite çerçevesinde yeniden örgütleneceği bir yapı istiyoruz. Bunun yolu Türkiye’de işçi sınıfı hareketinin, çalışan hareketinin yaratılmasından geçiyor.

İşyerlerimizde referandum kampanyasını tam da bunlar üzerine kuruyoruz. Beyaz yakalı çalışanların çoğunlukta olduğu işyerlerinde Evetçi sayısı az gibi. Oysa bir çoğu saklanıyor. Ama saklansalar da, bizi dinliyorlar ve biz de söyleyeceklerimizi onlara iletiyoruz. Ama yalnızca onlara değil! Bugün Hayır’cı olan ama başkalarının ezilmesine Evet diyen “Kendine Hayırcı”lara da derdimizi anlatıyoruz!

. Tek adam rejimi çalışanların çıkarlarının düşmanıdır. Çünkü devleti irrasyonel bir şekilde mücadele eden çalışanların karşısına diker ve itirazları dinlemek zorunda kalmaz. Bu çalışanların çıkarlarını korumalarını inanılmaz zorlaştırır.

. Bizim çıkarımızı ancak biz koruyabiliriz. Hayır demek bunun için bir adım. Hem de yetersiz bir adım. Hayır’la birlikte örgütlülüğümüzü de kurmak zorundayız.

. Geri dönmek, eski rejimi yeniden kurmak diye bir şey yok. Eski rejim AKP’yi doğuran rejimdir. Biz eskisi gibi bir toplum sözleşmesi istemiyoruz. Eski rejimin restorasyonunu istemiyoruz.

. Avrupai tarzda ya da centilmence sömürülmek istemiyoruz. Biz sömürülmek istemiyoruz.

. Doğanın yok edilmesini istemiyoruz.

. Kadınların eve kapatılmasını istemiyoruz.

. Kürtlerin ezilmesini istemiyoruz. Suriyelilerin aşağılanmasını istemiyoruz. Maceracı saçmalıklar, savaşlar istemiyoruz. Polisin bizi aşağılamasını, karakolda dövmesini, Dilek Doğan gibi evimizde öldürmesini istemiyoruz. Sokakta yürürken bombayla parçalanmayı, sakat kalmayı istemiyoruz. Cizre’nin bir daha yaşanmasını istemiyoruz.

. Cehaletten ve hamasetten ibaret bir tarih, yalandan ve hurafeden ibaret bir bilim, inşaattan ibaret bir ekonomi, para çalmaktan ibaret bir sistem, bir şey söylesek bizi hapse atacak devlet istemiyoruz.

. Kendi hayatımızı planlamak, onu güzel yaşamak istiyoruz. Bunun için iş, yeterli bir gelir, iş dışında yaşayacak daha fazla zaman istiyoruz. İşyerimizdeki günümüzü, yaptığımız işi denetlemek istiyoruz. Tayyipçiklerden oluşan hiyerarşiden emir almamak, onlar tarafından güdülmemek istiyoruz.

İşyerlerinde Hayır! kampanyamızı büyütüyoruz. Ama yalnızca Evetçilere karşı değil.

IWW Istanbul • 12/03/2017


Previous Post

Next Post

Leave a Reply