IWW İSTANBUL

AKP Darbesi Altında Sınıf Politikası

Her şey apaçık meydanda olduğu için kılı kırk yaran analizler yapacak değiliz. AKP 15 Temmuz’u karşısına çıkan her muhalefeti ezmek için kullanmaya kararlı. Böyle yapacağı yıllardır çok açık. Şimdi kendince mükemmel bir fırsat buldu. Zaten bu darbe girişimi “Allahın bir lütfu!” idi onlara göre.

Bunu yaparken ülkenin geleneksel sağcı çoğunluğunun uyduruk sözde fikirlerine, komplo teorilerinin en berbatı fantazilere dayanacağı da açık olmalı. Zaten ülkenin burjuva iktidar mantığı da bunu gerektiriyor. İstikrar bir fantazi. Burjuvazinin, zenginlerin, eski ve yeni para babalarının fantazisi. Şu sıralar toplumun çoğunluğunu bu fantaziye inandırmış durumda.

csud6eqxeaa0sasBugün Evrensel gazetesinin, yani fikri ne olursa olsun ülkenin sınıf hareketine yoğunlaşmış tek günlük gazetesinin kapatılacağının ilk işaretleri gelmeye başladı. Sırada Birgün’ün, Cumhuriyet’in olduğu belli. AKP, kendisinin o sırada önem verdiği konuya muhalefet edenleri söylemde dahi yok etmek, edemezse bilinenleri indirmek istiyor. Şu sıralar en önem verdikleri konu olağan şüpheli Kürt sorunu. Belediyelere kayyum atama, Eğitim-Sen’lileri, araştırma görevlilerini görevden uzaklaştırma, Kürt gazetelerini yok etme, HDP’lileri içeri atma, şehirleri bombalama, Suriye’ye girme vs. Evrensel’e yönelik saldırının bunun bir parçası olduğu belli.

Bütün bunlara karşı çıkış, kim neyi iddia ederse etsin, zavallılığın sınırında. Görevden atılan öğretim görevlilerinin odalarını sakince teslim etmelerini mi örnek verelim, yoksa görevden uzaklaştırılan öğretmenlerin Kürt illeri dışında duyulabilir ses çıkarmamalarını mı? Yoksa muhalefetin ağzında hala “cadı avı” teranelerini mi?

Kavramlar, içi dolmadığı sürece, güçlü öznelerin eylediklerine müpteladır. Ama bu hiç bir anlamları yok demek de değil.

thewitch-no1“Cadı Avı” bugünkü duruma hiç mi hiç uymuyor örneğin. Çünkü AKP cadı felan avlamıyor. Kendisine muhalefet eden herkesi içeri atmaya çalışıyor. Bu cadı avı değil. Bugün “İktidar, süreci cadı avına dönüştürmesin!” demek, FETÖ’cüleri temizlesinler ama bize dokunmasınlar demektir. Bunun AKP’nin 2013’ün sonundan beri kurmaya çalıştığı yeni tarihsel bloğa, yani ittifaka evet demek olduğunu görmemek mümkün mü? Hani şu ünlü “Ergenekoncu”larla, derin devletçilerle, Kürtlere karşı imhayı savunan devlet içine yerleşmiş milliyetçilerle ittifak. Bu noktaya “düşmenin”, bu politik sefilliğe evet demenin “Yetmez ama Evet”den ne farkı var?

Mesela bizim de kullandığımız “iktidar” kavramı. AKP yalnızca bir iktidar değildir artık. AKP bir rejim inşa etmiştir ve onun kurucu partisidir. Dolayısıyla problem -ancak parlamentaristlerin iddia edebileceği gibi- bir seçimle çözülmeyecek. Adalet mekanizmasından askere, milyonların en azından her cuma gittikleri camilerden AVM’lere kadar devasa bir organizmaya dayanan bir rejimdir karşımızdaki. Onu parçalamak, işleyemeyecek hale getirmek, yarılmasını sağlamak, kitleleri o organizmadan kopartmak artık doğrudan bir devrim sorunudur.

Bu rejimin istikrarlı hale gelebilmesi mümkün müdür? Evet gayet mümkündür. Ama bunun önünde hala devasa engeller var.

balanceHala bonapartist manevralara muhtaç. Yani ip cambazlığına. Dün FETÖ’yle iş birliği yapan rejim, bugün onlara karşı Ergenekoncuların desteğini almak zorunda hissediyor. Ama yarın kendisini iyice güvenli hissettiği anda onlara da sırt çevirebilir.

Ya da dış destek dışında ekonomik olarak hiç bir çözümü yok. Yani her sıkıştığında gücüne sarıldığı küçük burjuvazi-sonradan görme burjuvazi ittifakının ihanetiyle karşılaşabilir. Ekonomiyi hala rayında gösterme çabası tam da bundan kaynaklanmıyor mu?

Kürt sorunu devasa büyüklüğüyle hala önlerinde duruyor mesela. Ve bunu “çözmek” için bir planları da yok. Olamaz da zaten. AKP’nin ve onun tabanının muhayyilesi, hayal gücü “En büyük asker, bizim asker!”den bir adım öteye gidemez. Emperyal güç odaklarının zorlaması, burnunu sürtmesi dışında tabi ki. Yine de zaman geçiyor. İnsanlar yaşlanıyor. Ve Kürt sorunu AKP’nin önünde saatli bomba gibi bekliyor.

AB, ABD, Rusya, Çin gibi emperyal odakların doğrudan ya da dolaylı müdahalesi de bir başka “zorluk”. AKP ancak uluslararası arenada bonapartizm yaparak destek bulabiliyor. Dengelere oynuyor, fırsatları kolluyor. Ama burada da istikrarı sağlaması, dengelere göre değil, arzularına göre iş yapması, ancak Ortadoğu’ya azalan emperyal ilgiyle olabilir. O da şimdilik çok zor.

Ama bunlar bizim için asli konular değil. Asli konumuz şu: Çalışan sınıf hala sözünü söylememiş durumda. Çünküsü malum. IWW Istanbul’un ilk gününden beri anlatıyoruz. O halde bu rejimin karşısına çıkması, dikilmesi, onun tarihsel bloğunu yerle bir etmesi gereken hareket önümüzde duruyor. Yenilmiş durumda değil, çünkü daha ortaya bile çıkmadı ki, nasıl yenilsin? Var bile değil. Yani onu inşa etmek, onu yaratmak, onu icat etmek gerek.

Burada yaratmak derken, yalnızca tetiklemekten vs. bahsetmiyoruz. Bir rejimin karşısına bir başka rejim alternatifinin çıkarılmasından bahsediyoruz. Bir başka tarihsel bloktan. Yani işimiz çok karmaşık, çok yönlü.

Hala politik manevralarla, altı bomboş “birleşik cephe” çağrılarıyla, güç birliği hikayeleriyle, kendini darı ambarında görmeyle kaybedecek vakit yok.

Nereden başlamak gerektiğini IWW Istanbul’u takip edenler zaten biliyorlar: İşyerleri!

Bugün işyerlerinde kurulacak her türlü dayanışma, her türlü birlik, her türlü entelektüel ya da mücadeleci birliktelik yarın AKP’nin inşa ettiği rejimin karşısında bir alternatif olacaktır.

Ve soracaklar için cevabımız evet: İşyerlerimizde bugün baskı altındaki her grubu korumak zorundayız!

ORGU

IWW Istanbul • 15/09/2016


Previous Post

Next Post

Leave a Reply