IWW İSTANBUL

Küçük Mağaza Örgütlenmelerinden Çıkarılan Dersler

IWW’deki örgütlenme tecrübelerinin önemli bir bölümü bağımsız tekil küçük mağazalar ya da marka kullanım hakkı satan zincirlerin çok sayıda ama küçük mağazaları gibi nispeten daha küçük işyerlerinden gelmektedir. Böyle yerler, kendilerine has zorluklara ve fırsatlara sahiptirler. Lou Rinaldi bu gruba giren bir önceki işyerinde olanlar hakkında yazıyor.

Yazar: Lou Rinaldi

Mayıs 2012’den Ağustos 2013’e kadar Providence1 Rhode Island’da küçük yerel bir işletme olan işyerimin örgütlenmesiyle ilgilendim. O dönemki kampanya sonlanmadan önce bir yıl boyunca devam eden örgütlenme çalışmasıyla ilgili tecrübem bir sonraki çalışmada işime yaracak bir bakış açısı kazandırdı. İşçi arkadaşlarımın daha iyi birer örgütleyici olabilmeleri ve daha iyi örgütlü mücadeleler yaratabilmeleri için zaman ayırıp düşüncelerimi yazmak ve bu düşüncelerimi tutarlı dersler halinde ortaya koymak istedim.

Örgütlendiğim şirket, üç adet perakende satış mağazası ve bir adet üretim tesisinden oluşan yerel bir pastane ve kafeydi. Perakende satış mağazalarında çalışanların neredeyse tamamı genç beyazlardı Üretim bölümünde ise durum farklıydı. Çalışan Guatemalalı göçmenlerin sayısı genç beyazlardan biraz daha fazlaydı. Cinsiyet dağılımı ise mağazalarda oldukça karma iken üretim aşamasında çalışanların çoğu erkek işçilerdi. Perakende satış mağazalarında bir trans işçi , diğer tüm birimlerde ise birkaç queer/LGB işçi vardı. Toplamda yaklaşık 80 çalışandık. Her birimde bir müdür ve müdür yardımcısı, mağaza müdürlerinin üzerinde bir müdür ve en nihayetinde iki de patron vardı.

Orada örgütlenmeye oldukça düşük bir profilde başladım. İşyerinde günlük tutuyor, çoğunlukla çalışma saatlerimi nasıl geçirdiğimi, kırık-bozuk ekipmanların notlarını alıyor ve çalışan sayısının yeterli olup olmadığının kaydını tutuyordum. Ayrıca çalışma arkadaşlarımın iş hakkındaki olumsuz yorumlarını da not alıyordum. Nisan 2012’nin ortalarından itibaren orada ücretli olarak çalışan biri olarak insanları yeni yeni tanımaya başladım ama ilk başlarda işyerimi örgütlemeye çalışacağımı düşünmemiştim. İşyerinde kendimi rahat hissetmeye başladıktan sonra insanlarla daha hedef odaklı diyaloglar kurmaya başladım. Benim önceliklerim, onların önemli gördükleri meseleleri bulup ortaya çıkartmak ve aynı zamanda işyerinde yanlış giden şeylerle ilgili fikirlerimi ufak ufak dillendirmekti.

İşyerinde sorunlar oldukça bilindikti. Mesela işçilerin çoğunun ücretleri düşüktü. Orada çalışmaya başladığım sırada Rhode Island’da saatlik asgari ücret 7.40$’dı (şu anda 7.75$) ama şirkette başlangıç ücretleri 8$’dı. Eğer şirkette bir sene boyunca kalırsan ve barista (kahve barmeni) olarak eğitim alırsan 9.75$ ücret alabiliyordun ancak sirkülasyon o kadar yüksekti ki, çok az sayıda insan bu ücret seviyesine ulaşacak kadar devam edebiliyordu. Genelde Providence’taki en iyi kafe olarak biliniyor olmasına rağmen, burada işçiler şehirdeki diğer tüm özel kahve dükkânlarında çalışanlardan daha düşük ücretlerle çalışıyor hale geldiler (neredeyse diğer bütün işletmelerde saati minimum 9$ ile çalışmaya başlarsın). İşçilerin çoğu yarı-zamanlıydı ve bu nedenle de sağlık sigortası, 401k2, iki hafta ücretli izin gibi haklardan da faydalanamıyorlardı. Şirketin işe alımdaki çalışan seçimleri ise oldukça ırkçı kıstaslara dayanıyordu (Esasen “çekici (attractive)” ve “havalı (hip)” gibi kategorilerde olduğumu iddia etmek istemezdim ama özellikle işe alım sürecinde sadece genç, çekici, havalı ve benzeri özelliklere sahip beyazları seçiyorlardı). Başka bir IWW üyesi olan Ally, 2012 yılının sonbaharında benimle aynı yerde çalışmaya başlayana kadar her şey gerçekten çok yavaş ilerliyordu. Mağazadaki durum gerçekten can sıkıcıydı. Bir çok eski çalışan işten ayrıldı ve çalışanlar için bunun nedeninin çalışma koşulları ve mağazada fırsat eksikliği olduğu aşıkardı. Mağazalardaki vardiya sorumlularının pozisyonlarından çekilip işten ayrılmaları 6 ay kadar sürüyordu. Tatil sezonunda hafta sonları bile personel sayımız çok azdı.

Daha sonra, Aralıkta işler değişmeye başladı ve son haddine vardı. Şirketin söylediğine göre 2 Ocak, şirketin ilk mağazasının açılış yıldönümüymüş. Bunu kutlamak içinse her yıl bu günün kârını kâr amacı gütmeyen, evsiz insanlara yiyecek dağıtan Rhode Island Halk Aşevi’ne3 bağışta bulunuyorlarmış. Bu yıl, bize yaptıkları duyuruya göre, bahşişlerimizi de “gönüllü olarak” bağışlayacaktık. Bu durumun işçilerin çoğunun keyfini kaçırdığını söylemeye gerek bile yok.Diğer Wobbly4 ve ben bu durumu ileriye doğru bir adım atmak ve işleri ilerletmek adına bir fırsat olarak gördük.

Hemen, yakın olduğumuz diğer iki işçiyle ,Meghan ve Shanna, bu sorun üzerine konuştuk. Bu duruma canları sıkkındı ve harekete geçmek istiyorlardı. 2 Ocak’ta bahşişlerimizden vazgeçmeme konusunda direnme acil gündemiyle komite olarak toplanmaya başladık ama aynı zamanda bu durumun ötesinde şirkette süregelen problemleri de gündemimize aldık. Düşük ücretler, personel sosyal yardımlarının olmaması ve değişken çalışma saatleri gibi sorunlara karşı da mücadele etmemiz gerekiyordu. İşyerini haritaladık ve doğal sosyal lider olarak düşündüğümüz kişileri belirledik. İlk aşamada hedefimizde iki vardiya sorumlusu vardı. Ally ve Meghan bu yöneticilerle görüşebilmek ve onlara meseleden bahsetmek için planlar yaptı. Öğrendiklerine göre vardiya yöneticilerinin de duruma canları sıkkındı ancak bu konuda bir şeyler söylemeleri durumunda şirketin misilleme yapmasından çekiniyorlardı. Takip eden günlerde başka üç işçiyle daha görüşüp konuştum. Onlar da oldukça rahatsızdı.

Bunun üzerine komite yeniden toplandı ve ne yapılması gerektiği konusunda karara vardı: Yönetim tarafından gelecek bireysel misillemelerin insanlarda yarattığı korkuyu kolektif eylem ile sönümlemek. Aldığımız karara göre eylemimiz, mağazada olabildiğince fazla sayıda işçiye ulaşarak mümkün olduğunca fazla imzalanmış bir dilekçe hazırlamak olacaktı. Daha sonra “patronun odasına toplu bir yürüyüş” gerçekleştirir havasında, dilekçeyi yöneticimize sunacaktık. Bu konuda harekete geçmeye çalıştığımız anda şirket tarafından geri püskürtülmeye başlandık. Konuştuğumuz çalışanlardan birisi yönetime bizim hakkımızda bir şeyler söylemişti. Komitedeki herkesle bireysel olarak ve tehditkâr olmayan bir üslupla konuşuldu. Kısaca Shanna‘ya durumu anladıklarını, son zamanlarda olanlardan üzgün olduklarını ama patronla olan “açık kapı” politikasını unutmamamız gerektiğini söylemişlerdi. Diğer taraftan bir yönetici bana, herhangi bir dilekçeyi imzalamamın kötü bir fikir olacağını söyledi.

Bu noktada IWW üyesi olmayanları biraz daha fazla öne çıkarmaya çalıştık. O ana kadar ne Ally ne de ben sendika üyesi olduğumuzu dile getirmiştik. Shanna ve Meghan ile görüşmelerimiz oldu ve onlara IWW’da olduğumuzdan, IWW’nin ne olduğundan ve şirketin sendikalaşması gerektiğinden bahsettik. Onlara şimdilik IWW’ya katılmaları gibi bir talebimiz olmadığını söyledik ama bunu ileride yapacaktık. “Labor Law for the Rank and Filer”ın5 yanı sıra onlara okumaları için sendika ile ilgili bazı metinler verdik ve biraz da politikasını açıkladık. Hem Shanna hem de Meghan bunu oldukça hoş karşıladı. Zaten (maalesef) benim politik radikalizmim işyerinde biliniyormuş ve bu yüzden bunları öğrenmek onlar için şaşırtıcı olmadı.

Başladığımız işi devam ettirme hususunda tam motive olmuştuk ki ilerletmeye çalıştığımız anda şirket teslim oldu. Şirket, bahşişlerin bağışlanmasının işçilerin isteğine bağlı olduğunu kabul edecekti, artık zorunlu bir “bağış” yoktu (vurgular bana ait – ç.n.). Bu durum çabamızın güç kaybetmesine neden oldu. Şirket, birkaç işçinin mutsuz olması ve bunun için bir şeyler yapmaya niyetli olmasından korkmuş olmasına rağmen, bu durum iş arkadaşlarımıza pek de öyle görünmüyordu.

İşyerini yeniden değerlendirmeye, yeniden haritalamaya ve sorunların neler olduğunu ortaya koymaya karar verdik. Ayrıca komiteyi genişletmemiz gerektiğine de karar verdik. Kafamızda bize katılmaya sıcak bakacağını düşündüğümüz birkaç işçi daha vardı. Bu kişilerle birkaç birebir görüşmem oldu ama komite üyelerinin çoğu yavaş yavaş komiteden ayrılmaya başlamıştı. Sonuç olarak komiteyi bir arada tutabilmek adına kendimi paralamaya başladım. Meghan ve Shanna, şirketin artık buna değmediğine karar verdiler. Sonraki birkaç ayda başka işler buldular ve ayrıldılar. Hemen ardından Ally ayrılma kararı aldı ve IWW içinde yer almayı da bıraktı (bu konuda kampanyayla ilgisi olmayan sebepleri vardı yine de biz Wob’lara6 sempati duyuyordu). Aramıza girmeleri için oldukça gayret sarf ettiğim ve birebir görüşmeler yaptığım başka iki işçi de ülkeden ayrılmaya karar vermişti. Takiben, ben de 2013 Nisan ayında bazı büyük kişisel sorunlar yaşadım ve örgütlenmek yerine kendime daha fazla zaman ayırmaya karar verdim.

Yürüttüğümüz kampanya görünürde yazın sonuna kadar devam etti. Bu süre zarfında birkaç ilgili yeni işçi işe başladı ve birkaç tane de birebir görüşmem oldu ama bunu devam ettiremeyecek kadar kendimi yıpranmış hissediyordum. Kampanya üzerine kafa yormanın ve geçen sene küçülerek 27 üyeden benim ilk katıldığım zamanki gibi 5’e kadar düşen IWW Providence şubesini ayağa kaldırmaya çalışmanın önemli olduğuna kanaat getirdim.

Komitedekilerin beyaz ırktan olmalarına rağmen oradaki tek erkektim ve aramızdan iki kişi heteroseksüel değildi. Şirketin söz konusu kompozisyonu göz önüne alınırsa, bu oldukça iyiydi. Ancak tüm şirket genelinde sağlam bağlarımızın ve iletişimimizin olmamasının sıkıntısını çekiyorduk. Tüm komite ve neredeyse iletişimde bulunduğumuz herkes sadece bizim mağazamızdayken, varlığımızın ve hemen hemen iletişim halinde olduğumuz kimsenin olmadığı başka iki mağaza ve bir de üretim tesisi vardı. Çalıştığımız mağazada güvenli bir temel kurmaya çalışırken diğer mağazalardaki kişilerle temasa geçmeyi ihmal etmiştik. Ally ve ben diğer iki komitede üyesinin IWW’ya katılmaları için yeterince çaba harcamamıştık ve yapabilecekken komiteyi kurmamıştık. Ayrıca birebir görüşmelerin kaydı konusunda kötü bir iş çıkartmıştık (yazılı raporlar tutmamıştık). Aynı zamanda şirkete girme girişiminde bulunup üretim tesisinde işe girmeye çok yaklaşan bir üyeyi (İspanyolcayı da akıcı konuşuyordu ve bu bize çok büyük bir ivme kazandırabilirdi) saymazsak, IWW Providence şubesinden çok küçük destek gördük. Bunun sebebi bence bütün küçük IWW şubelerinin de muzdarip olduğu kapasite eksikliğiydi.

Bu kampanyayı sonlandırmakla doğru olanı yaptığımızı düşünüyorum çünkü basbayağı bunun artık stratejik önemi olmadığına inanmaya başlamıştım. Küçük bir işletmede örgütlenmeye çalışmak Wobların kolaylıkla üstesinden gelebileceğinden daha fazla problemlidir. Çalıştığım şirket kendi içinde sıkıca kenetlenmişti, yönetim tam anlamıyla hayırseverdi ve gerçek bir aile duygusu yerleştirmişti. Düşük ücretlere ve tam zamanlı çalışma olanağı olmamasına rağmen işçiler nadiren disipline edilmişlerdi. Orada çalıştığım bir buçuk yıl boyunca sadece bir işçi yazılı uyarı almıştı. Bu işimden önce kurumsal bir restoranda garson olarak çalışırken çoğu işçi her ay en az bir defa uyarı alıyordu. Şirket nispeten küçüktü ve işçiler de küçük birimlerde çalışıyorlardı. Benim mağazamda 15 civarında çalışan vardı. Daha büyük işyerlerinin açıkça daha stratejik olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak şirketin bileşiminin, neredeyse tümüyle beyazlardan oluşmasının şirketi stratejik olmayan bir hedef haline getirdiğini düşünüyorum; çünkü böylesi bir bileşim Providence işçi sınıfının bileşimini yansıtmıyor.

Peki, bu deneyimlerden ne sonuç çıkartılabilir? Aslında işe yarayabilecek birkaç şey öğrendim:

  1. Daha büyük ve daha iyi hedefler seçin. Bence, IWW kampanyalarının yürütüldüğü hedef şirketleri seçerek daha başarılı olacağız. Onlara nasıl yaklaştığımızı hesap etmemiz gerekebilir.

  2. Sadece şirkete karşı direnmeye çalışan resmi olmayan bir grup olmayın, insanları sendikaya üye olmaya çağırın. Bazen bizim kampanyamızın, durumu tek başlarına idare edebileceğini düşünen hoşnutsuz birkaç işçi ile işyerindeki işçileri örgütlemeye yönelik gerçekçi bir girişim arasındaki ince bir çizgide gidip geldiğini düşünüyorum. Eğer daha resmi bir örgütlülük kurmuş olsaydık bu gizli tehlikeden uzak durabilirdik.

  3. IWW’da örgütlenin (?). Gerçek IWW yerelleri için “marka isimli işçi sendikaları”nı terk etmenin zamanı geldi. Bu sadece teoride inandığım bir şey değil. Örgütlenme süresince gördüm ki IWW’dan bahsettiğim insanlar ondan hiç de çekinmiyorlardı. Siyaset onları ürkütmüyordu, bana ve diğer komite üyelerine güvendiler çünkü onlarla ilişki kurmuştuk ve büyük bir olasılıkla, ciddi bir biçimde devam etseydik sendikaya katılmış olacaklardı.

  4. Mücadele etmeye ve kazanmaya cesaret edin. Riskleri göze alın ve atak olun.

Küçük mağazalarda örgütlenmede geçirdiğim zaman bana herhangi bir örgütleyici için değersiz sayılabilecek çok fazla temel beceri kazandırdı. Bir örgütleyici olarak amacım bu tecrübelerimi daha büyük olmasını ümit ettiğim bir sonraki mağazaya götürmektir. Daha büyük, çünkü orada örgütlenme için daha geniş imkânlar, daha az grup/aile zihniyeti ve daha işçi sınıfı karakterli bir kesit bulacağımızı düşünüyorum. Tüm IWW’ya istinaden, gerçekleştirdiğimiz küçük mağaza örgütlenmelerinden dersler çıkartmalıyız ama bunun da ötesine geçmeliyiz. Belki orada bir oyuk açarız ama bu bize yetmez.

1 Providence, Amerika Birleşik Devletleri’nin, dogusundaki Rhode Island eyâletinin en büyük şehri ve başkenti ve Providence Kontlugu (county) merkez sehridir. Amerikanın keşfinden sonra kurulan ilk şehirlerden biridir. Providence Nehri’nin kenarına kurulmuştur.

2 Amerikan vatandaşlarının emeklilik fonudur.

3 orj. “Rhode Island Community Food Bank”

4 IWW üyelerine verilen bir isim

5 Staughton Lynd ve Daniel Gross tarafından yazılan ve “Building Solidarity While Staying Clear of the Law” alt başlığıyla yayınlanan bu kitap, istikrarsız küresel ekonomi içinde işçilerin nasıl hareket etmesi gerektiğini anlatan bir elkitabıdır. Yasal zeminde ama yasanın kıyısında dayanışma birliklerinin kurulması ve doğrudan eyleme yönelik bilgiler içerir.

6 Wobbly’den geliyor

IWW Istanbul • 14/07/2016


Previous Post

Next Post

Leave a Reply