IWW İSTANBUL

İŞSİZLİK NASIL ENGELLENİR?

2440659İşsizlik yalnızca zaman zaman başımıza gelen bir dert değil. Çalışırken bile derdimiz. Çünkü işsizlik korkusuyla sesimiz kesiliyor. İşyerlerindeki muameleye karşı çıkamıyoruz. Keyfi ya da sistemli kötü davranışlara laf edemiyoruz. Emir kulu gibi görülmeye isyan edemiyoruz. Üç kuruşa ve verimsizce günde 16 saate varan çalışmaya karşı koyamıyoruz. Artık psikolojik sınırımız neredeyse, gelene ağam, gidene paşam deyip duruyoruz. Gıkımızı çıkarsak, adamlar bizi atar, tazminat bile vermez, ortalıkta kalırız diye düşündüğümüzden susuyoruz.

Yükselme arzusunda olanlar, hala bu umudu kaybetmemişler, bu durumu normal karşılıyor. Hatta bu durumu olumluyorlar bile. Yoksa işler dönmezmiş de, burası eğitim kurumu değilmiş de, piyasa bunu istiyormuş da. Desenize açık açık, ben paçayı kurtarmanın yolunu buldum, müdür oluyorum, siz de ne haliniz varsa görün diye.
Biz geri kalanlarsa intikam hayalleri kuruyoruz. İşten çıkarken söyleyeceklerimizi hayal ediyoruz. HR’la ya da şu çok bilmiş müdürle son görüşmede atacağımız tek kurşunun hazzını düşlüyoruz. Ama kendimizi kandırmayalım. Giderken, bize yapılanların onda birini anlatamayız. Ya iyi referansa muhtacız, ya yeniden başka yerlerde birlikte çalışma korkumuz var. Yeniden yüzyüze gelebiliriz, dünya küçük. Dolayısıyla kurduğumuz fantaziler hep içimizde kalacak. Bize yapılanlar, bize de başkalarına da yapılmaya devam edilecek. Çünkü biz onları değiştirmek, işi yönetenlere böyle yönetemeyeceklerini göstermek için hiç bir şey yapmadık. Yani aslında çatır çatır sömürüldük. Adamlar bizden istediklerini aldılar ve biz sözümüzü bile söyleyemedik.Şu anda hükümet verilerine göre işsizlik düşüyor. Zamanında İngiliz başbakanı Benjamin Disraili demiş; “Yalanın bir çok çeşidi var, beyaz yalanlar var, lanet yalanlar var, kuyruklu yalanlar var. Bir de istatistikler var.” O hesap, bu istatistik de yalan. Düşen, iş talebi. Yani artık bir çok genç iş bulma umudunu yitirmiş, sağda solda baba parası yemenin, mafyaya kapağı atmanın yolunu tutmuş durumda. Biz neden yeni iş bulamıyoruz? Bulduğumuzda neden bir başka işe geçerken bu kadar zorlanıyoruz? Neden, HR’lar bin dereden bin su getiriyorlar bizi alırken? İhtiyaçları o kadar da fazla değil mi yoksa? E hani işsizlik düşmüştü? Hani yeni istihdam olanakları yaratılmıştı? Eğer öyleyse, nerde, hani? Neden 4001 kadroları bu kadar dolu? Üniversitelisinden, okur yazar olmayanına kadar neden herkes devletle ilgili bir yere kapağı atmak için çırpınıyor?

İşsizliği azaltmanın yolu belli: İş saatlerinin azaltılması. Ama aynı ücretlerle. Yoksa, biz daha fazla kazanmak için ikinci, üçüncü işler bulmak zorunda kalırız ki, bu da neredeyse aynı hesaba gelir. Hadi bulamadık diyelim, para yoksa satın alma yok, bu da kriz demektir. Sonuçta sistemi asıl besleyen bizim aldıklarımız. Yoksa iç piyasa çöker mazallah.

İş saatlerinin azaltılması deyince, sanki bu devlet tarafından yapılabilir gibi geliyor. İyi de devlete, hele hele bu AKP’ye kim bu çözümü zorlayacak? Kim fabrika sahiplerine, karınızın birazından vazgeçme zamanınız geldi, diyecek? Kim bu olmazsa, işsizliğin çözülmeyeceğini, işsizlik çözülmeden de ekonominin berbat hale geleceğini anlatacak? Bütün hükümetler gibi AKP de zenginlerin malını daha da büyütme derdinde. Bu sefer zenginler daha yeşilimsi oldular o kadar. Ama temel kaygı aynı. Çalışanlar yeterince ezilmeli ki, zenginler kar etsin. Kim fabrika sahiplerini susturup, böyle bir hükümete, eğer bunu yapmazsan ekonomi kaosa sürüklenecek fikrini anlatacak? Aslında “dikte edecek”?

Dolayısıyla bizim bunu anlatabilecek güce ihtiyacımız var. “Halk”a yönelik kampanyalar yerine, çalışanların içinde bunu anlatmaya, diğer iş arkadaşlarımızı buna ikna etmeye ihtiyacımız var. Bu olmadan, çalışanların çoğu bu talebin işsizliği azaltmak için tek gerçekçi talep olduğuna ikna olmadan gücümüz mü olabilir? Hadi grev yapalım bu talep uğruna desek kaç kişi bizim peşimizden gelir?

IWW Istanbul • 06/11/2012


Previous Post

Next Post

Leave a Reply